Batıl inançlar ve hurafeler


Muhterem Müslümanlar!
Peygamberimiz (s.a.s) bir gün, amcasının oğlu 
Abdullah b. Abbas’la yolculuk yaptığı esnada ona 
şu tavsiyelerde bulundu: “Delikanlı! Sana bazı 
şeyler öğreteceğim. Allah’ı gözet ki Allah da seni 
gözetsin. Allah’ı gözet ki O’nu daima yanında 
bulasın. Bir şey istediğinde Allah’tan iste! 
Yardıma muhtaç olduğunda Allah’tan yardım 
dile! Şunu bil ki bütün insanlar sana fayda 
vermek için toplansa Allah’ın takdiri dışında 
sana fayda veremezler. Bütün insanlar sana 
zarar vermek için toplansa Allah’ın takdiri 
dışında sana hiçbir zarar veremezler...”1
Aziz Müminler!
Yüce dinimiz İslam, tüm insanlığa imanın 
hakikatlerini, dünya ve ahiret huzurunun yollarını 
gösterir. Sadece Allah’a kulluk etmeyi, O’na 
güvenmeyi, O’nun rahmetine sığınmayı ve yalnız 
O’ndan yardım dilemeyi emreder. Bunun yanında
bütün batıl inanç ve hurafeleri reddeder. İnsanların 
bilgisizlik ve çaresizliklerini fırsat bilerek, duygu 
ve değerlerini istismar etmeyi büyük bir günah 
sayar. Ne var ki insanoğlu zaman zaman dinimizin 
bu ilkelerini göz ardı etmiş, falcı, büyücü, kâhin, 
sihirbaz ve medyumlardan medet umar hâle 
gelmiştir.
Kıymetli Müslümanlar!
Gelecekten haber verme, kısmet açma, şans 
getirme, şifa dağıtma iddiasında bulunmak ve 
bundan yardım ummak İslam’ın özüne aykırıdır. 
Zira, gaybın bilgisi yalnızca Allah’a aittir. Her şeye 
gücü yeten yegâne kudret sahibi O’dur. Yediğimiz 
her lokma, içtiğimiz her yudum suyu bizlere 
lütfeden O’dur. Dertlerin dermanı, hastalıkların 
şifası, sıkıntıların çaresi O’ndadır. Bizleri her an 
koruyup gözeten, yürekten yakarışlarımıza ve 
samimi dualarımıza icabet eden yalnızca Cenâb-ı 
Hak’tır. 
Değerli Müminler!
Rabbimize iman ve tevekkül etmişken, 
umudunu fala bağlayıp geleceğini ona göre 
planlamak, büyü ve kehanetten medet ummak asla 
doğru değildir. Yıldızların hareketlerine bakarak 
insanların kader ve kısmetine dair sonuçlar 
çıkardığını iddia etmek mümince bir duruşa 
yakışmaz. Rakamlara, günlere, aylara, hiçbir gücü 
ve kudreti olmayan nesnelere gizem ya da 
uğursuzluk atfetmek, inancımızla bağdaşmaz.
Kötülüklerden koruduğuna inanarak bir boncuğu 
kutsal saymak, ağaca bağlanan çaputta, havuza 
atılan parada kısmet aramak yüce dinimizin 
yasakladığı davranışlardır.
Aziz Müslümanlar
Şöyle bir düşünelim! Başkalarının dertlerine 
büyü ya da sihir gibi gayrimeşru yollarla çare 
bulduğunu iddia edenler, niçin kendi dertlerine çare 
olamazlar! Geleceğin bilgisine sahip olduğu 
yalanıyla insanların umudunu sömürenler, bu 
bilgiyle neden kendileri doğru yola erişemezler? 
Şifa dağıttığını söyleyerek insanları aldatanlar, nasıl 
olur da kendi hastalıklarına şifa bulamazlar?
Kıymetli Müminler!
Hutbeme başlarken okuduğum Felak suresinde 
Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “De ki: Yarattığı 
şeylerin şerrinden, karanlığı çöktüğü zaman 
gecenin şerrinden, düğümlere üfürüp büyü 
yapan üfürükçülerin şerrinden ve kıskandığı 
vakit kıskanç kişinin şerrinden sabahın Rabbine 
sığınırım!”2
O hâlde, Rabbimiz tarafından imana elverişli 
ve iyilik yapmaya hazır yaratılan tertemiz 
fıtratımızı batıl inanç ve hurafelerle bozmayalım. 
En kıymetli hazinemiz olan imanımızı, samimi
duygu ve niyetlerimizi doğru dinî bilgilerle 
güçlendirelim. Huzurlu bir hayat için alın teriyle 
çalışmayı, helal yoldan kazanmayı, hastalanınca 
tedavi olmayı, sebeplere sarılmayı düstur edinelim. 
Kısa ve haksız yoldan kazanmaya teşvik eden umut 
tacirlerine kanmayalım. Dünya ve ahirette başarıyı 
ve kurtuluşu, şifayı ve kısmeti Rabbimizden 
isteyelim. O’nun, gönülden ettiğimiz duaları 
karşılıksız bırakmayacağına daima inanalım.

YORUM EKLE