Okul korkusunu aileler de tetikleyebilir

Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Ilgın Başaran, yeni eğitim öğretim yılının başlamasını heyecanla karşılayan hem öğrencilerin hem de velilerin kaygılarını giderecek öneriler sundu. Ebeveynlerin kişisel kaygılarının...

Okul korkusunu aileler de tetikleyebilir

Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Ilgın Başaran, yeni eğitim öğretim yılının başlamasını heyecanla karşılayan hem öğrencilerin hem de velilerin kaygılarını giderecek öneriler sundu. Ebeveynlerin kişisel kaygılarının çocukların duygusal durumlarını doğrudan etkilediğine dikkat çeken Dr. Başaran, “Özellikle ilköğretim çağındaki çocuklar anne ve babalarının duygularını referans olarak alır. Sözlü ya da sözsüz olarak yansıttığınız kaygılarınız çocuklarınızın kaygısını veya okul korkusunu tetikleyebilir” dedi.

Aşırı ilgili olmak da yanlış, aşırı ilgisiz olmak da

Yeni bir yaşama başlangıç atan binlerce çocuk için okula uyum sürecinde nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlatan Dr. Ilgın Başaran, şu bilgileri verdi: “Anaokulu ya da okul öncesi deneyimi olan çocuklarda uyum süreci yeterli olsa da daha önce okula hiç gitmemiş bir çocuk için uyum süresi bir haftayı geçebilir. Anne ve babalar, çocuklarının bu süreci atlatmasında en büyük destekçileri olmalı. Onların da bu duruma hazır olmaları gerekli. Bu nedenle karşılaşılabilecek sorunları önceden belirleyip baş etme stratejileri geliştirmeleri lazım. Tatil sonrası okula dönüş zor olabilir ve çocuklarınızın kaygı düzeyi artabilir. Aşırı ilgili olmak ya da ilgisiz davranmak çocuklarınızın duygusal durumlarını etkileyecektir. Hele bir de yeni okul, yeni öğretmen, yeni sınıf arkadaşları söz konusu ise çocuğunuzun kaygı düzeyi artabilir. Doğal olarak da kaygı öğrenmeyi etkileyecektir.”

Her çocuk farklıdır

Her çocuğun gelişim hızının kendine özgü olacağının altını çizen Başaran, ebeveynlerin çocuklarının özelliklerini sınıf öğretmeni ile paylaşması gerektiğini söyledi. Başaran, “Her ne kadar aynı yaş grubunda olanlar gelişimsel olarak benzer özellikler gösterseler de hiçbir çocuk birbirinin aynı değildir. Her çocuğun gelişim hızı kendine özgü olur. Okullardaki eğitim hedefleri dikkate alındığında çocukların çoğu bu hedeflere ulaşacaktır. Ancak bazı çocuklar bu hedeflere daha geç, bazıları daha erken ulaşabilir. Eğitim hedefleri ile birlikte okullar, tüm öğrencilere kendi potansiyellerini geliştirebilecekleri uygun deneyimler sunacaktır. Siz anne ve babalar çocuklarınıza erken eğitim olanaklarını sağlayarak, sağlıklı beslenmelerine dikkat ederek ve güvenli bir ortam sağlayarak katkıda bulunabilirsiniz. Bu da sizin eğitim sürecine aktif olarak katılımınız ile sağlanabilir. Ayrıca çocuklarınızın özelliklerini öğretmeni ile paylaşın. Her çocuğun ev yaşamı farklıdır, ancak çocuk evde de öğrenmeye devam eder. Ailesi ve arkadaşları ile birlikte korumalı bir öğrenme ortamı sağlandığında, düşünme, duyumsama ve anlama kapasitesi artacaktır. Sonuç olarak anne ve babalar çocuklarının okulları ile ilişki kurmalı, çocuklarının özeliklerini sınıf öğretmeni ile paylaşmalı ve öğretmenlerinden geri bildirim almalı” dedi.

Sizin kaygınız onlara geçmesin

Yeni bir okul ve yeni bir ortamın çocuklarda neden huzursuzluğa neden olduğunu da anlatan Dr. Başaran, “Çocuklar, ‘Ben şimdi ne yapacağım; ya başaramazsam; ya kötü notlar alırsam; ya yanlış yaparsam; ya benimle alay ederlerse veya beni sevmezlerse’ gibi duygu ve düşüncelere kapılabilir. Bu duygularla başa çıkabilmeleri için çocuklarımızı yeni ortamlara önceden hazırlamalıyız. Özellikle ilköğretim çağındaki çocuklar anne ve babalarının duygularını referans olarak alır. Onlara ilk haftalarda olabildiğince sakin günler yaşatmaya çalışmalı. Çocuklarımız okul ortamında ne kadar mutlu ve huzurlu olurlarsa o kadar çok hevesli olarak okula gidecekler, derslerine yoğunlaşabilecekler ve başarıları artacaktır.” bilgisini verdi.

YORUM EKLE
banner144
SIRADAKİ HABER

banner160