Eğitimsiz koçların ettiğini akrep etmez!

Koç sözünü duymayan var mıdır?

En azından okuma yazma bilenlerin yarısı, kimlere koç denileceğini de bilir.

Basit anlamıyla koçluk, “Danışanların kişisel ve mesleki potansiyelini azami düzeye çıkaracak, onları yaratıcı düşünmeye sevk edecek bir süreçte onlarla ortak olmaktır.

Yabancı filmler, yaygın kültürlerin etkisiyle koçluk Türkiye’de de popüler / şöhretli mesleklerin başında yer alıyor.

Halen koçluk derneklerine kayıtlı bine yakın koç var ülkemizde…

Bir o kadar da eğitimsizleri…

Yani koç eğitimsiz!

Havalı bir imaj oluşturan koçların büyüsüne kapılan işveren, danışan, kurumlar büyük hayal kırıklıkları yaşıyor.

Gazeteciliğin yanı sıra uzun zamandır eğitimle ilgileniyorum. Teorik olarak eğitim bilimleri okudum. Üniversitede pedagojik formasyon aldım. Yani öğretmenlik formasyonumu tamamladım. Ancak profesyonel çalışma hayatımı yazılı ve görsel medyada geçirdim.

Paralel kariyer geliştirip iletişim bilimleri, konuşma eğitimi, beden dili, zihin psikolojisi gibi eğitimler aldım.

En son “Yaşam Koçu” sertifikasını da almaya hak kazandım.

Ancak, işimi gücümü bırakıp “size koçluk yapayım” diye kimseye başvurmadım.

Öncelikle koçluğun yararlarını kişisel gelişim eğitimleri verirken bizzat yaşıyorum.

Her geçen gün yaşam koçlarıyla ilgili duyduğum olaylardan sonra hayli soğudum.

İşyerlerini karıştıran, çalışma barışını bozan, düzeni altüst eden koçların yol açtığı skandalların sayısı, koç sayısı kadar artmaya başladı.

EY PATRON PAÇANI KAPTIRMA!

Koçların verdiği zararlar, sadece manevi ölçülerde kalmıyor. Çalışanlar arasında ürettiği düşmanlık, kurumsal verimi de düşürüyor, üretim kaybına yol açıyor.

Pekiyi patronlar koçlara büyük iltifatlarda bulunup itibar yüklerken, çalışanlarını gözden düşürüp tek adamı olmaya talip olduğunu anlamıyor mu?

Tek cevabı olmayan çetrefilli bir soru…

Başta dedik ya, koçluk havalı bir meslek diye…

İşte bu yüzden patron farkına varıncaya kadar koç, insanlar arasında ara bozuculuğunu sürdürüyor.

Patron, koçların nasıl çalıştığını, ne beklemesi gerektiğini bilmediği için ortalık toz duman oluyor.

Olumsuz nitelikli koçun istediği de tam olarak bu hava…

Patron durumun farkına vardığında çoğunlukla iş işten geçiyor. Çalışma barışının yeniden tesis edilmesi gerekiyor.

Buradaki ana sorun nedir anladınız mı?

Nasıl koç olunur, nasıl çalışırlar, koçun özelliklerinin nasıl olması gerektiğine dair patronların yeterli bilgiye sahip olamaması…

Sektörlerde yetersiz, eğitimsiz, bilgi düzeyi düşük koçlara hala itibar edenler olması, gerçek anlamda koçluk yapanlar için de üzücü bir durum.

Üstelik eğitimsiz koçlar, sadece Türkiye’nin sorunu değil.

Ancak, günümüzde 72 saat yaşam koçluğu eğitimini tamamlayan sertifika alıyor. Kendini koç olarak nitelendirip yetersiz olduğunun farkına varmadan kendini bir yere kabul ettiriyor.

Ayrıca koçluk standartlarına uymayan, koçluğunu yaptığı danışanıyla ilişkilerini bile düzenleyemeyen kişilerin koç olarak seçmemek için öncelikle ortamlarında patronların dikkatli olması gerekir.

En önemlisi koçun, koçluk aldığı kişiler olması gerekir.

Kendini zaman zaman ölçüp biçmeli…

Koçluk yapma yetisine sahip mi?

Danışanının beklentilerini ne ölçüde karşılıyor?

Daha önce koçluk yaptığında danışanına neler kattı?

Ayrıca koçluğuna katkı sağladığını düşündüğü özelliği ya da tecrübesi?
Koçluk süreci nasıl ilerliyor?

Daha bunlara eklenebilecek iyi sorularla mantıklı ve doğru çıkış yolu bulunabilir.

En önemlisi koçunun da koçu var mı?

Nereden çıkıp nereye geldiğini kontrol etmesi için bir koçtan yardım alıyor mu?

Buna koçluk eğitiminde “süpervizörlük almak” deniyor.

Yani kendinizin doğru yolda olup olmadığınızı tarafsızca değerlendirecek bir üst makam…

Yoksa insan, fıtratına uygun davranıp yanlışlarına gözünü kapatabilir.

Hatasız kul olmaz derler ya…

Pekiyi hatasız koç?

O asla olmaz!

YORUM EKLE