Çeyrek yüzyıldır doğayla iç içe yaşayan aileye korona darbesi

Yaklaşık 25 yıldır doğada süren bir maceranın kahramanları olan Necdet Küçük ile Nilüfer Yatarkalkmaz çiftinin hayatını korona virüs olumsuz etkiledi.

Çeyrek yüzyıldır doğayla iç içe yaşayan aileye korona darbesi

Yaklaşık 25 yıldır doğada süren bir maceranın kahramanları olan Necdet Küçük ile Nilüfer Yatarkalkmaz çiftinin hayatını korona virüs olumsuz etkiledi.

Çocuklarının eğitim çağına gelmesi üzerine yerleşik hayata geçmek isteyen çift, sosyal medyadaki “Nefes Yolu” ismini verdikleri gruptan bu taleplerini duyurduklarında, Ayvalık’tan bir zeytinlik sahibinden gelen teklifle bu güzel ilçeye yerleşti. Zeytinlikler arasında yıllarca yaşadıkları karavan araçlarını satarak yepyeni bir hayata başlamak isteyen çift, geçimlerini sağladıkları el sanatlarının satışını yapabilecekleri panayır ve festivallerin de Covid 19 salgını sebebiyle yasaklanmasıyla ekonomik anlamda ciddi darlığın içine düştü. Kendilerini Ayvalık’a davet eden zeytinlik sahibinin de kurdukları yaşama alanını terk etmesini istemesi üzerine ortada kalan çift, iki küçük kızlarıyla birlikte son derece zor durumda . Dört kişilik aile şimdi ne yapacaklarını kara kara düşünüyor.

25 yıldır doğada yaşayan Necdet Küçük ve Nilüfer Yatarkalkmaz çifti, balık tutarak ve el işi yaparak geçimlerini sağlıyordu. Türkiye’nin çeşitli yerlerini gezen çift, uzun bir süre Muğla’nın Ula ilçesine bağlı Akyaka Mahallesi’nde 2 çocukları ile birlikte doğanın içerisinde bir hayat sürdü. Sosyal medya’da “Nefes Yolu” adlı sayfaları olan çift, doğal hayatlarını bu sayfadan takipçileriyle paylaşıyorlardı. Ev hayatı kurdukları karavanlarıyla Türkiye’nin çeşitli yerlerini gezerek festival ve panayırlara katılarak doğal malzemelerden yaptıkları takılarını satarak geçimlerini sağlıyorlardı. Ancak biri 8, diğeri 7 yaşında olan minik kız çocuklarının eğitim sürecine gelmesi üzerine artık yerleşik bir hayata geçmeleri gerekiyor.

Ayvalık Şefkat Evleri Derneği ile Ayvalık Belediyesi yardıma koştu

Hayat hikayelerinin bu bölümünden sonrasını muhabirimize anlatan Necdet Küçük, doğada ve mobil bir karavanda bohem hayat yaşamayı tercih ettiklerini belirterek, “Geçimimizi kendi ürettiğimiz el sanatlarını dolaştığımız yerlerde panayır ve festivallerde açtığımız stantlarda satarak sağlamaya çalıştık. Hayatın akışı içerisinde Mavisu ve Mavinde isimlerinde iki kızımız oldu. Onlar okul dönemine gelince mecburen yerleşik bir düzene geçmeye karar verdik. Sosyal ağdaki doğa dostu gruplarla içinde bulunduğumuz durumu paylaştık. Bir araziye ihtiyaç duyduğumuzu yazdık. Bunun üzerine şu anda içinde bulunduğumuz Gökada Çiftliği’nin sahibinden davet aldık. 6 ay kadar önce buraya geldik. Çocuklarımızı Sakarya İlkokulu’na yazdırdık. Yerleşik düzene geçeceğimiz için de hazırlıklara başladık. Bu durumu maddî destek alabilmek için eş, dost ve arkadaş çevremize ilettik. Çünkü arazi çıplaktı ve burada barınacak bir şeyler yapmamız gerekiyordu” dedi.

Bu maksatla karavanlarını sattıklarını aktaran Küçük, bu hayat tarzının kendi tercihleri olduğunu kaydederek, “Biz hayatı bu şekilde yaşamak istedik. Eşim 11 yıldan bu yana benim bu hayatıma dahil oldu. Ondan öncesinde de bir o kadar yıl benim doğa ile içe içe süren bir yaşantım var. Biz yaptığımız el sanatlarını satıp, elde ettiğimiz gelirlerin bir kısmını kış mevsiminde kamp kurarak, kış mevsimini o kampta geçirmek suretiyle bugünlere geldik. Bizim şu anda yetkililerden ya da yardımseverlerden somut anlamda herhangi bir talebimiz yok. Bize 6 ay önce buraya gelip çiftliklerinde kalabileceklerini söyleyen mekân sahibi, kısa bir süre önce hayatına giren sevgilisinin bizi çiftlikte istememesi üzerine bizi adeta kapı önüne koydu. Bir dostum, kullanmadığı hurda minibüsü bize gönderdi. Şimdi minibüsün içinde hep birlikte yaşıyor ve hurda minibüse kurduğumuz teneke soba ile ısınmaya çalışıyoruz. Acilen hayatımızı sürdürebileceğimiz ve bir konteyner ya da tek göz odalı bir barınağa ihtiyacımız var. Biz ailece biraz daha kırsal bir hayat sürmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Gittikleri yerlerde elektrik ve su olmayışının kendileri için mühim olmadığını vurgulayan Küçük, kendilerine ait rüzgârgülünden elektrik, yağmur suyundan da su ihtiyaçlarını giderebildiklerini aktardı.

Pandemi sebebiyle sokağa çıkma kısıtlamaları ve birçok iş yerinin kapalı olmasının kendilerine ekonomik bir olumsuzluk olarak yansıdığını belirten Necdet Küçük, “Biz bugüne kadar devletimizden bir paket makarna bile almadık. Ancak içine düştüğümüz durumda Ayvalık Şefkat Evleri Derneği bize yardımcı oluyor. Ayvalık Belediyesi de bünyesindeki aş evinden yemek ihtiyacımızı karşılıyor. Bizim hayalimiz ise, kızlarımızın eğitimlerine devam edebilmesi için nispeten bizim alışılageldik hayatımıza uygun, kıyıda köşede kalmış, kendimize sabit bir mekan oluşturabilmektedir” diye konuştu.

Çocukları uzaktan eğitime de katılamıyor

Necdet Küçük’ün 11 yıllık eşi Nilüfer Yatarkalkmaz, İstanbul’da doğup büyüdüğünü, ancak 2001 yılında annesini kaybettikten sonra ruhen yalnızlığın içine düştüğünü belirterek, “Bunun sonucunda adeta aşık olduğum İstanbul’u sevmemeye başladım. İstanbul’dan ayrılmak ve huzurlu olmak istedim. Eşimle tanıştım. Onun yanına geldim. Bir çadırda kalmaya başladık. Çok da mutluyduk. Hep de mutlu yaşadık. Bu hayata çabuk intibak ettim. Kimi villada yaşar mutlu olur, ama ben bu hayatı tercih ettim ve mutlu oldum. Bu tercihimin arkasındayım. Mutluyum. İyiyim ve herhangi bir şikâyetim yok” dedi.

Çocuklarının uzaktan eğitim konusunda sıkıntılar yaşadığını anlatan Yatarkalkmaz, “Burada internet yok. Bölgede sinyal olmadığı için internet bağlanamıyor. Bu yüzden de sıkıntımız var. Çocuklarımız uzaktan eğitim alamıyorlar. Aslında internet sorunu pek çok kırsal bölgelerde yaşayan öğrencileri ortak sıkıntısı. Okul idaresine ve öğretmenlerimize bunu ilettik. Çocuklarımız eğitimlerinde geride kalacaklar, ama bu bir süreç. Bu sürecin ardından illaki telafi edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Çocuklarının doğada yaşamalarına rağmen çok nadir olarak hastalandıklarını söyleyen Nilüfer Yatarkalkmaz, “Çocuklarımız belki bir gün ateşi çıkmıştır. Ama ertesi gün normale dönmüşlerdir. Tabiî ki sağlık ocağında çocuklarımıza aşılarını yaptırdık. Biz ötelenmekten sıkıldık. Biz de bu ülkenin bir vatandaşıyız. Yıllarca içinde yaşadığımız ve 6 ay önce sattığımız karavanımız sebebiyle devletimize vergi, sigorta ödeyerek vatandaşlık görevimizi yerine getirmeye çalıştık. Nasıl ki bir çingene obasında yaşıyorsa, şahsen ben de kendi doğamda yaşamak istiyorum” diye konuştu.

Çiftin minik kızları Mavisu ve Mavinde ise okuldan uzakta kalmaktan duydukları üzüntüyü belirterek, bir an önce okullarına kavuşmayı istediklerini söyledi.

YORUM EKLE
banner144
SIRADAKİ HABER