OKUYUN, MÜREKKEBİN AKMADIĞI YERDE KAN AKIYOR!

Türkiye'de kitap okumak

OKUYUN, MÜREKKEBİN AKMADIĞI YERDE KAN AKIYOR!

OKUYUN, MÜREKKEBİN AKMADIĞI YERDE KAN AKIYOR!

Bir ülkenin okuma oranı ile medeni seviyesi arasında paralel bir ilişki var. Maddi ve manevi anlamda bir toplumun yükselebilmesi için kitap kültürünün de o toplumda yer bulması şart. Acaba ülke olarak ne kadar okuyoruz? Kitaba ayırdığımız bütçe ve vakit ne kadar? Yapılan araştırmalara baktığımızda durum pek de iç açıcı gözükmüyor.

Türkiye Yayıncılar Birliği’nin 2018 raporuna göre 410 641 345 adet (bu sayıya M.E.B.’in bastığı kitaplar dahil değil) kitap üretildi. Ülkenin nüfusu göz önüne alındığında kişi başına düşen kitap sayısı 7,08. Tabi bu okunma sayısı değil, kişi başına düşen milli gelir gibi diyebiliriz.

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün araştırmasına göre Türkiye, kitap okuma oranında % 0,1 ile dünyada 86’ncı sırada. Türkiye İstatistik Kurumu’nun araştırmasına göre Türk insanı için kitap, ihtiyaç listesinde 235’inci sırada yer alıyor. Dört kişilik Türk ailesinin yılda kitaba harcadığı para 5.5 TL iken cep telefonu ve iletişim masraflarına ise ayda 173 TL harcıyor. Dünyanın suç oranının en düşük olduğu ülkelerden biri olan Norveç’te bu rakam kişi başına 137 dolar. Almanya’da 122 dünya genelinde ise 1,3 dolar. Kişi baz alındığında Türkiye dünya ortalamasının altında kalıyor. Türk insanı günde TV izlemeye 6, internete ise 3 saat ayırıyor.

200’den fazla üniversiteye sahip ve 5 milyona yakın öğrencisi olan Türkiye’de öğrenci başına 1 akademik kitap bile düşmüyor. Türkiye’nin milli kütüphanesindeki kitap sayısı yaklaşık 1,5 milyonu geçmez iken bu sayı İngiltere Milli Kütüphanesi’nde 14 milyon, Amerikan Kongre Kütüphanesi’nde 29 milyon, Alman Ulusal Kütüphanesi’nde 25 milyondur.

Şimdi yukarıda verdiğimiz verilerin başlığımız ile ilişkisini kuralım. Evet, ülkemizi çok seviyoruz ama nasıl? Vatanı kurtarmaktan sadece onun için ölmeyi, kanımızı akıtmayı anlayarak mı? Peki vatan için terimizin, mürekkebimizin de akması gerekmez mi? Aydınlanmak için okumaktan başka çare yok. Kavga için bile bilmek, aydınlanmak gerek. Karanlıkta dövüşemezsiniz!

İnancımız, medeniyetimiz okumaya büyük önem vermiş ve tarihin bir dönemine sadece fetihlerle değil; kurduğu kütüphaneler, yazılan eserlerle de damga vurmuş. Fatih Sultan Mehmed asker kimliğinin yanında İlyada ve Odysseia’yı okur, Kanuni’nin veziri Pargalı batı seferleri öncesi Roma savaş sanatları ile İskender’in savaş taktiklerini içeren içeren kitapları inceler, Harun Reşid savaş tazminatı olarak Aristo’nun da kitaplarının bulunduğu bir yığın kitabı Bizans’tan ister, Endülüs’lerin dostluğunu kazanmak isteyen Avrupalılar hediye olarak Dioskırides’in Farmakoloji tezlerini de içeren bir bavul dolusu kitabı Sultan Üçüncü Abdurrahman’a gönderir. Görünen o ki tarihimizde kitap, ihtiyaç listemizin bir hayli üst sıralarında. Hatta ilk sırasında diyebiliriz. Zira Kur’an’ın bile ilk emri ‘Oku!’

Bu emri 235’inci sıraya koyduğumuzdan beri Endülüs’ün en nadide kütüphanelerini şehir meydanlarında yakan Avrupa’nın ortaçağ zihniyetine döndük. Ülke olarak okumadığımız gibi okuyana da bakış açımız pek sağlıklı değil. Bakın bu bakış açısını Cemil Meriç ne güzel ifade etmiş; ‘Kitaba harcadığımız parayı, atlar için harcadığımızla kıyaslarsak, yerin dibine girmemiz gerekmez mi? Kitap sevene kitap delisi diyoruz. Kimseye at delisi dediğimiz yok. Kitap yüzünden sefalete düşen görülmemiş. At uğrunda iflas eden edene.’

Maalesef vaziyeti umumi..

YORUM EKLE
banner144
SIRADAKİ HABER