Radyoyu aç, bir şarkı tut

Bazen daha fazladır her şeyBir eşikten atlar insan


Yüzüne bakmak istemez yaşamın
O kadar azalmıştır anlam
O zaman hemen git radyoyu aç bir şarkı tut
Ya da bir kitap oku mutlaka, iyi geliyor
Ya da balkona çık bağır, bağırabildiğin kadar
Zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor
¡ ¡ ¡
Geçen gün Sezen Aksu’nun bu güzel şarkısını dinlerken “Ne kadar güzel söylüyor” dedim içimden, ne kadar doğru bir tavsiye veriyor. 
İçimiz sıkıldığında, zorlandığımızda, çaresiz, umutsuz hissettiğimizde, acı çekerken ve geçmeyecek zannederken yapılacak en güzel şey, bizi zorlayan olumsuz iç seslerimizden uzaklaşmak. Duyguların geçici olduğunu hatırlamak. Anda kalabilmek. Geçmişe ve geleceğe dair olumsuz düşüncelerden arınmaya çalışmak. Dostlarla sohbet etmek, dertleri paylaşmak. Sadece olumsuzluklara odaklanmamak; resmin tümüne bakabilmek. Dikkatimizi başka tarafa yönlendirmek; olumsuz bir düşüncede takılıp kalmamak; devam edebilmek. 
İşte bunları yapabilmek için “radyoyu açıp bir şarkı tutturmak”, “bir kitap okumak” veya “bir film seyretmek” gerçekten insana iyi gelir. 
Hepimizin kendimizi çok kötü; umutsuz, çaresiz, keyifsiz hissettiğimiz zamanlar olmuştur. Bu duyguları yaşamayan yoktur ve çoğunlukla kendiliğinden geçer, acı azalır. Ama bu ve benzeri duygular iki haftadan fazla devam ederse depresyon gibi psikolojik bir rahatsızlık geçiriyor olabilirsiniz. Bu durumda mutlaka profesyonel yardım almalı ve tedavi görmelisiniz. 
Depresyon, travma, yas gibi farklı müdahaleler gerektirebilecek psikolojik sıkıntıları bir tarafa ayırırsak, kendimizi kötü hissettiğimizde ve olumsuz iç seslerimiz bizi rahat bırakmadığında, onlarla baş edebilmemize yardım edecek birçok yol var.
Bu yolların psikolojimize etkisi olup olmadığı bilimsel olarak araştırılmış; yani test edilmiş, birbirleriyle karşılaştırılmış, etkisi ölçülmüş. Özet olarak; bu baş etme yöntemlerinin işe yaradığı kanıtlanmış. Sezen Aksu’nun şarkısındaki tavsiyeler hiç de boş tavsiyeler değil.
Kendimizi kötü hissetmemize neden olan olumsuz iç konuşmalar kendimizi suçlu, eksik, yetersiz veya başarısız hissetmemize, kaygı duymamıza, çaresiz olduğumuza inanmamıza, başkaları tarafından istenmediğimizi düşünmemize neden oluyor. İşin kötüsü bu düşünceler 7 gün 24 saat bizi yalnız bırakmıyor, hiç susmuyor. Daha da kötüsü her zaman rasyonel ve objektif olmuyor. Gerçekleri söylemiyor, bize yardımcı da olmuyor ama bir şekilde bizi kandırıyor. 
Öyleyse bunları dinlemenin hiçbir faydası yok. Öyleyse bunlar konuşurken dikkatimizi başka yere vererek duymamaya çalışmak kadar doğru bir yöntem de yok. Saçma sapan konuşan birini dinlemek ister misiniz? Sizi sürekli eleştiren, hiçbir şeyinizi beğenmeyen bir kişinin yanında kalmak ister misiniz? Yangına körükle giden, “her şey daha da berbat olacak”, “korkmakta haklısın çünkü felaket bir durumdasın ve çaren yok” ya da “bir daha mutlu olamayacaksın” diyen bir kişiye inanmak ister misiniz? Bunlardan uzaklaşmanın yollarını aramaz mısınız? 
Psikologlar da aynı şeyi tavsiye ediyor... İç konuşmalarınıza kulak verin. Onların objektif olup olmadığını sınayın, özellikle geleceğe ait konuşmaların “falcılık” olduğunu fark edin ve onlara inanmayın. 
“Böyle düşünmemin bana ne faydası var?” diye kendinize sorun. Probleme odaklanmak yerine çözüm üretmeye odaklanın. 
Bunlara ek olarak gerçekten işe yaradığını bilmemize rağmen nedense bir türlü yapamadığımız, bilimsel araştırmalar tarafından etkili olduğu kanıtlanmış yöntemlere bugünden itibaren başlayın. Düzenli egzersiz yapın, uykunuza dikkat edin, günde en az 8 saat uyumaya gayret gösterin, yürüyüş yapın. 
Müzik, resim, sinema, kitap okumak, bulmaca çözmek, el işleri ile uğraşmak gibi bir hobi edinin, sık sık sosyalleşin, “yüreğinizin yıkanması” için dostlarınızla dertleşin. Ya da “radyoyu açıp bir şarkı tutturun, iyi geliyor”.

YORUM EKLE