Sinek kadar kocam olsun, başımda bulunsun (!)

Tam “Ebru Şallı bu aralar biraz sessiz kaldı, acaba bir şey mi oldu” diyorduk ki geçen hafta sevgilisiyle aşk dolu fotoğrafları basına sızdı. “Bu adam da kimmiş, neyin nesiymiş” demeye kalmadı, hoop karısı çıktı ortaya. Aslında yazıyı Ebru Şallı’ya ve sevgilisine giydirmek üzerine planlamıştım. “Evlilik kurumuna biraz saygınız olsun” minvalinde carlayacaktım. Ama beyefendinin eşi öyle bir açıklama yaptı ki ne kadar saçma şeyleri ‘ilişki’ sandığımızı yazmak istedim...

"Dokuz haftalık hamileyim. İki kez boşanma davası açtım. İkisi de darp davası. Eşim üç sene önce kıskançlık yüzünden çıkan kavgada kolumu üç yerinden kırdı. Geçen sene de burnumu ve kaburgamı kırdı. Hepsinin raporu var. Ve ceza davaları ben şikâyetimi çektiğim halde devam ediyor.” Karşında senin kolunu, burnunu, kaburganı kırmış bir adam var. Nasıl bunu devam ettirip kendine bu işkenceyi yapıyorsun? Bu kadar mı değersiz görüyorsun kendini? Bu adamdan ayrılmak için medyatik biriyle boy boy fotoğraflarının düşmesini mi bekledin?

Peki tek sorun başka bir kadın mı sence?

Yanlış anlaşılmasın, kendisini suçlamıyorum ama buradan yola çıkarak ne kadar saçma şeyleri ilişki zannettiğimizden bahsediyorum...

Tamam, her ilişkinin dinamiği farklı ama bazı şeyler var ki insan hakları mahkemesine versen, müebbet yiyecek adam, o derece! Bizi dövebilir, sevgisindendir. Bize hakaret edebilir, aşkındandır. Aklımız yok gibi kıyafetimize karışabilir çünkü bizi bizden daha iyi düşünür. Bana istediği zararı verebilir çünkü bu beden artık bana ait değildir, onundur. Gittiği yeri söylemez, takıldığı insanları bilmeyiz çünkü onun işi başından aşkındır...

Sonra yanında başka biri olunca, “Ay ben ayrılayım”. Ee tek sorun başka kadın olması mı sence? Evren sana bu adamın kötü biri olduğunu zaten binlerce kez göstermedi mi?

Eskilerin düşünce yapısından kopamadık bir türlü: “Yuvanı yıkma”, “Amaan ses çıkarma, ağzınızın tadı kaçmasın”, “Erkektir yapar, boş ver sen”, “Çocuklarını düşün”... O çocuğa günah değil mi? Annesinin sürekli istismar edildiği bir yuvada büyüyor. Sonra o çocuk, babası annesine nasıl davrandıysa o da karşısındakine aynı şekilde davranıyor. Kız çocukları da öyle... Hayatlarında ilk âşık olduğu kişi babası olduğu için yaşadığı her şey ona normal geliyor. Ve bu döngü devam ediyor.

Bu hayata bir kez geliyorsunuz

Evet, aile kurumuna saygı sonsuz ama size kötü davranan, yok sayan adamlarla da yaşamak zorunda değilsiniz. Bu hayata bir kere geliyorsunuz. Yaptığınız fedakârlık değil, düpedüz enayilik. Sizden sadece bir tane var ve bu hayat, ‘barzo’ bir adamın egosunu üstünüzden tatmin etmesine yetecek kadar uzun değil.(Hürriyet)

YORUM EKLE