Sünnet nebevi kılavuz

Âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle 
buyuruyor: “(Resûlüm!) De ki: ‘Eğer Allah’ı 
seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve 
günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayandır, çok 
merhamet edendir.’ ”1
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz 
(s.a.s) şöyle buyuruyor: “Size iki şey bırakıyorum. 
Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla 
şaşırmazsınız: Bunlar, Allah’ın Kitabı ve 
Peygamberinin sünnetidir.”2
Değerli Kardeşlerim!
İman edilmesi gereken esaslardan biri de 
peygamberlere imandır. Müminler olarak bizler, Âdem 
(a.s.)’dan Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa 
(s.a.s)’e kadar gönderilen bütün peygamberleri tasdik 
ederiz. Peygamberimize ve onun tebliğ ettiği hususların 
tamamına inanırız. İmanımızın sözlü bir ifadesi olan 
kelime-i şehadette ve kelime-i tevhitte bu inancımızı 
gönülden dile getiririz. Biliriz ve iman ederiz ki 
Peygamberimize iman olmadan tevhit inancı olmaz. 
Peygamberimizi herkesten ve her şeyden daha çok 
sevmedikçe kâmil manada mümin olunamaz. Biliriz ve 
iman ederiz ki onun sahih sünnetine tabi olmadan gerçek 
anlamda İslam dini yaşanamaz. 
Aziz Kardeşlerim! 
Bizler, Yüce dinimiz İslam’ı iki ana kaynaktan 
öğreniriz. Birincisi hidayet rehberimiz olan Kur’an-ı 
Kerim’dir. İkincisi ise Resûlullah Efendimiz (s.a.s)’in 
çağlara ışık tutan sünnet-i seniyyesidir. Nasıl ki 
peygambere iman olmadan Allah’a imanın bir geçerliliği 
yoksa Peygamberimizin örnek hayatı, sireti, sahih 
sünneti ve hadisleri olmadan da Kur’an-ı Kerim’i doğru 
anlamak ve yaşanan bir hayata dönüştürmek mümkün 
değildir. Zira Kur’an-ı Kerim, Peygamberimize 
indirilmiş, O’nunla anlaşılmış ve O’nun örnekliğinde
hayata yansıtılmıştır.
Kardeşlerim!
Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de,
“Ey İman edenler! 
Allah’a ve Resûlüne iman edin…”3 buyurarak
kendisiyle birlikte Resûlüne inanmayı emretmiştir.
“Ey İman edenler! 
Allah’a ve Resûlüne itaat edin…”4 buyurarak 
kendisine itaatle birlikte Resûlüne tabi olmayı da
emretmiştir. Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de ifade 
edildiği üzere Peygamber Efendimize uymak Allah’ı 
sevmekle doğrudan ilgili ve irtibatlıdır. Bu itibarla,
Peygamber Efendimize hürmet göstermeyen bir inanç, 
kişiyi ne mümin kılar, ne de Müslüman. 
Aziz Müminler!
Peygamberimiz, bütün insanlığa gönderilmiş 
rahmet ve hidayet kaynağıdır. O, bize varoluşumuzun 
gayesini haber vermiştir. Allah’a, doğru ve hakkıyla 
ibadet etmenin, O’nun rızasını kazanmanın yolunu 
öğretmiştir. O, bizleri özüyle ve sözüyle fazilet ve 
erdeme davet etmiştir. 
Şu bir gerçektir ki; dünya ve ahiret saadeti
hedefleyen her mümin, Peygamberimiz (s.a.s)’in sahih 
sünnetine tabi olmak durumundadır. Gerçek anlamda 
sünnete tabi olmaksa, öncelikle Kur’an-ı Kerim’i 
Peygamberimizin tebliğ ettiği şekilde doğru anlayıp 
hayatımıza yansıtmaktan geçer. Sünnete uymak
müminleri engin bir gönle, derin bir ufka, yüce bir ruha, 
erdemli bir karaktere ulaştırır. Sünnete tabi olmak, 
cehalet ve tembelliğin, kin ve nefretin, şiddet ve 
tefrikanın karşısında dimdik durmaktır. Gelecek nesillere 
daha yaşanılabilir bir dünya bırakmak için her daim yüce 
ideallerin peşinden koşmaktır. Sünnete tabi olmak, 
Peygamber Efendimiz gibi feraset ve basireti, sadakat ve 
güvenilirliği, sabrı ve metaneti, şefkat ve merhameti, 
saygı ve sevgiyi, dahası ahlakı kuşanmaktır. 
Aziz Kardeşlerim!
Resûlullah Efendimiz (s.a.s)’in örnek hayatını 
bizlere aktaran sünneti ve hadisleri bütün müminlerin 
ortak mirasıdır. Peygamberimize gönülden muhabbet 
besleyen, O’nun örnekliğini benimseyen, yolundan 
yürüyen her bir mümin, sünnet ehlidir. Hiçbir kimse ya 
da zümrenin, kendisini sünnetin tek hamisi olarak 
görmeye hakkı yoktur. Aynı şekilde sünneti 
itibarsızlaştırmaya ve devre dışı bırakmaya yönelik
anlayış ve gayretler de beyhude birer çabadan ibarettir. 
Unutulmamalıdır ki Allah Resûlü (s.a.s)’in sünnet-i 
seniyyesi üzerinden ötekileştirici, ayrıştırıcı bir takım 
söylemler; kardeşliğimizi, muhabbetimizi, birlik ve 
beraberliğimizi zedeleyecektir. 
Ne mutlu Allah ve O’nun Peygamberi Hz. 
Muhammed Mustafa (s.a.s)’in yolundan gidenlere! Ne
mutlu Allah’ın Kitabına ve O’nun Peygamberinin
sünnetine ittiba edenlere!
Salat ve selam senin üzerine olsun Ey Allah’ın 
Resûlü! Salat ve selam senin üzerine olsun Ey Allah’ın 
Habibi! 
Kardeşlerim!
Dün milletimizin bekası ve huzuru için canlarını 
feda eden aziz şehitlerimize Cenab-ı Haktan rahmet 
niyaz ediyor, yakınlarına ve milletimize sabır ve baş 
sağlığı diliyorum. Yüce Rabbimiz, şehitlerimizin 
uğrunda canlarını verdikleri değerlerimizden bizleri asla 
ayırmasın. 
 
1 Âl-i İmrân, 3/31.
2 Muvatta’ , Kader, 3.
3 Nisâ, 4/136.
4 Nisâ, 4/59.
 

YORUM EKLE