AŞK

AŞK kelimesinin öncelikle ailelerimizden başlayarak, yıllarca topluma işlenmiş şekliyle ÖCÜ gibi algılatılması, konuşulup tartışılmaması ya da üzerinde yüzeysel durulması sadece insanın insana aşkı olabilir miş gibi yansıtılması, gerektiği değeriyle yaşanılmaması, anlamının sınırlandırılması, AŞK kelimesinin hassasiyetine bence darbe gibidir. AŞK, heyecanı, güzelliği ve coşkuyu sanki suçmuş gibi hissettirilmemeyi ister. AŞK, aşırılık ve sapkınlık olmadan denge içinde barındırılmayı ister. Bu şekilde sevgiye dönüşebilir. Bütünlüğü ile değeri olan güzelliklere, canlı ya da cansız farketmez, saygı duymak yerine onları aşağılayan, güzellikleri ortadan kaldırmak için uğraşan zihniyetler AŞKA da İHANET EDEBİLİYORLAR. Bu tip insanlar SAĞLIKLI DÜŞÜNCELERE sahip değiller. AŞK, sanatın inceliğini, heyecanını, coşkusunu, zarar vermeyen biraz hırçınlığı ve inadı da içinde barındırarak sevgi ile sakinleşir, zenginleşir. SANATSIZ KALAN TOPLUMLAR, İNSANCA DAVRANABİLMEDE KATKIDA BULUNAN AŞKIN İNCE ÇİZGİSİNİ YAKALAMADA ZORLANIRLAR. Gerçek anlamda AŞK ihaneti sevmez. İnsanda yaşama sevincinden izler bıraktığında AŞK AŞKTIR yani bunun adı AŞKTIR. Duygularımız devamlı yıpranıyorsa, isyan, nefret ve kontrol edilemez öfkeye kayıyorsa, sürekli beynimizi kemiriyorsa AŞK AŞK DEĞİLDİR, bunun adı AŞK değildir. AŞK, insanın öncelikle kendisini kontol etmesini, özen ve saygıyı gerektirir, yoksa hemen tükenir. AŞKIN içeriğinin, bazen aşırı baskıya, bazen de şiddete maruz bıraktırılması, kelimeye aşağılayıcı anlamlar yüklenmeye çalışılması çok üzücü. O yüzden AŞK, genelde nefrete dönüşüyor bencilcesinden. İşine gelirse şekline dönüştürüldü ve toplumca SEVMEYİ bilemedik, öğrenemedik. Çocuklara, çiçeklere, kuşlara, evcil hayvanlar, deniz, ay ve benzerine sevgimiz bir başkadır. Görünce mutluluk verir bize. Heyecan ve coşku yaşarız. Karşılıksız AŞKLA BAĞLI BİR SEVGİ hissederiz onlara karşı. Gel gelelim ki çocukluktan çıkınca, AŞKIN içine insanın insana karşı beklentileri giriyor. Elbette beklentiler de olmalı, dozunda olmalı. Yani her yol DENGE KURABİLMEYE çıkıyor. Birbirini çoğu zaman tamamlayan AŞK ve SEVGİYİ gerçek anlamlarına oturtamayanlar hem karşısındaki insana hem doğaya hatta kendilerine ve ailelerine de zarar verebiliyorlar. Böylesi durumda da AŞK SEVGİYE evrilemiyor. AŞK kelimesinin içi gerçek anlamda dolabilseydi, insanlar öncelikle ALLAH AŞKI ya da iç sesimizdeki, ruhumuzu iyiye güzele dönüştürebilecek dualarımızda, inançlarımızdaki AŞK hissiyatı ile birbirine, tabiattaki tüm canlılara ve de kendilerine zarar vermezdi. (Madem zarar vermekten, böylelikle bahsetmiş oldum şunu da ilave etmek isterim ki insanların kan değerleri bozulduğu zaman da duygu ve davranışları olumsuz etkilenebiliyor. Bu sebeple de zarar verici olabiliyorlar. Bunu da önemsediğim için parantez içinde belirtmek istedim.) Gelelim kitabımın adı olan AŞKIN İKİ YAKASIZI'na. AŞK, üstelik de bir kitabın isminde yer alıyorsa gene vay halimize.. Kimilerinin önyargısı AŞKA çarpıyor. PUANTİYE şiir kitabımı ve devamı olan ikinci şiir kitabım AŞKIN İKİ YAKASIZI'nı elimden geldiğince tanıtmaya çalışıyorum. Her kesime hitap edeceğine, geçmişe, günümüze ve geleceğe ışık tutacağına inandığım, resim çalışmalarım ve fotoğraflarla bütünleştirdiğim şiir kitaplarımın faydalı olacağına güveniyorum. Yazmaya başladıkça ilk anda özellikle de yakınım sandıklarım ve bir kaçı hariç arkadaşlarım teker teker uzaklaştılar. Görmezden gelindim. Şiirlerimi genelde paylaşıyorum, kitabımın içeriği ortada. Herkes beğenecek diye bir şey de yok ancak emek olan işlerde insanın yakın bildiklerinden kalben destek önemli. AŞKIN İKİ YAKASIZI kitabımın, adında sadece AŞK kelimesi olması sebebiyle, özellikle okumuş dediğimiz kesim tarafından ilk etapta önyargıyla yaklaşıldığını gözlemledim. Bunun aşılacağına kesinlikle inanıyorum. Yeter ki saplantılı ruh hallerinden kurtulsun insan. Yine de pes etmedim. Kararlılıkla inandığım, güvendiğim yolumda devam ediyorum. Hiç ummadıklarımdan sarsıntılarım, çevremdeki insanları daha iyi tanımama yardımcı oldu. İnsanlar çok çeşitli biçimde yanıltıcı olabiliyor. Yakın ya da yabancı farketmiyor. Kadın ya da erkek oluşu da farketmiyor. Eşlerinden, hayat arkadaşlarından diyelim ve kendilerinden bile, AŞK kelimesinin kendisini kıskanabiliyorlar. Yazın, EDREMİT-Akçay /Güre Atatürkçü Düşünce Derneği'nin sahil çay bahçesinde öğretmenlerin biraraya gelip sohbet ettiği bir masaya misafir olmuştum. AŞKIN İKİ YAKASIZI kitabım yeni çıkmıştı. Kitabım çıkınca, onu çocuğum gibi hissediyorum. Masadaki arkadaşlara gösterdim ve tanıtmaya daha başlamamışken, meslektaşım yani öğretmen olan bir bey,

-AŞK mı? Ohoooo... AŞK MEŞK BENDEN ÇOKTAN GEÇMİŞ, BİTMİŞ.. BENİM NE İŞİM VAR AŞK KİTABIYLA !?.. BEN SADECE ATATÜRK ve SİYASETLE İLGİLİ kitapları okurum. AŞKLA MEŞKLE İŞİM OLMAZ BENİM dedi. şaştım kaldım. Ve arkadaşa,

-ATATÜRK, TÜRKİYE CUMHURİYETİ'nin KURUCUSU OLARAK SON DERECE ÖNEMLİ. ÖNDERİMİZ O BİZİM. Öncelikle onu, bize yol olan, ışık tutan düşünceleriyle, vatanımız için mücadelesiyle anlayacağız da kitabımın içeriğini bilmeden önyargılı oldunuz. ATATÜRK gibi çok fazla kitap okumuş, "Ufku görmek yetmez! Ufkun ilerisini de görmek, anlamaya çalışmak gekekir!" diyen liderimiz sizin bu söylediklerinizi duysaydı inanın üzülürdü!, diyerek sözlerime nokta koydum. Öncelikle kendinize, ardından da faydalı olacağına inandığınız her ne iş olursa olsun emek verdiğiniz çalışmalarınıza ve çıkan ürünlerinize güvenmeniz çok önemli. AŞKIN İKİ YAKASIZI şiir kitabımda, sadece günümüzü değil aynı zamanda yakın geçmiş 1970-80' ler döneminde yaşamışlığımdan izleri, o dönemi şiirsel olarak yalın bir dil ile yansıttığımı da belirtmek isterim. Bununla beraber kitabımı, şiirlerimde Osmanlı'ya kadar giden içeriği, o döneme ait aile büyüklerimden kalan fotoğraflar ile zenginleştirdim. Ayrıca yakın geçmişten elimde bulunan ve şiirlerime eşlik etmesi için çektiğim günümüzden fotoğraflarla şiirlerimi bütünleştirdim. Geçmişteki izlerin, kısaltılmış tarih olarak şiirlerime dokunuşunu önemsiyorum. AŞKI, sadece bencil duygu ve düşüncelerine hapsedenler, işine geldiğince anlayanlar ve basitçe harcayanlar AŞK kelimesinin değerini kavrayamazlar. AŞK, TEK YÖNLÜ BAKIŞ AÇISINA SABİTLENMİŞ BİR DUVAR GİBİ DÜŞÜNCELERE ÖRÜLÜRSE ve duygularda bu biçimiyle yaşanırsa onun içinde sevgi yeşeremez, yerini ve değerini bulamaz, HEP ÖCÜ OLARAK RUHA İŞLENİR, hatalar zinciriyle devam eder. Cahillere kızıp dururken en çok da okumuş insanların AŞKA HATA YAPTIKLARINI GÖRDÜM. AŞK hassastır. Aynen şiirde olduğu gibi nakış gibi incelik ister. AŞKIN içi boş kalırsa, duyguları ayarsız, şaşırmış, sevgisiz dolayısıyla vicdansız nesiller ortaya çıkar. SEVGİYE DÖNÜŞEMEYEN AŞKLAR, içinde emek olmayınca maalesef çabuk harcanıp tüketiliyorlar. 

"Elinka"           Emel Güneş    26 Kasım 2019

YORUM EKLE