CUMHURİYET'E GERİCİ OSMANLI'DAN MI İLERİCİ OSMANLI'DAN MI GEÇTİK

Yakın Osmanlı tarihini -yani 19. yüzyıl ile 18. yüzyılın son on yılınıda sayabiliriz- incelediğimizde, Cumhuriyet devri sosyal hayatıyla ile ilgili gerçekleştirilmek istenen yaşam tarzındaki değişimlerine baktığımızda  Osmanlı'nın da son döneminde aynı çaba içerisinde olduğunu söyleyebiliriz. Üstelik padişahlar kendi ve ailesinin yaşam tarzlarındaki değişiklikler ile yenileşmeye öncülük etmeye çalışmışlardı.   

Son Halife Abdülmecid Efendi Osmanlı Hanedanı içerisinde resim sanatıyla ilgilenen resim yapan tek kişiydi. Şehzadeliği döneminde evi İstanbul'un en ünlü sanat merkezlerindendi. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti'nin başkanlığını yapmıştı. Sarayda Aile Toplantısı, Sarayda Beethoven, Haremde Goethe, Sarayda Hanım ve Tevfik Fikret'in şiirlerinden esinlenerek İstanbul'u sis içinde çizdiği tablolarıyla Recaizade Ekrem Bey, Yavuz Sultan Selim portreleri meşhurdu.  

Abdülmecid Efendi'nin babası Sultan Abdüllaziz de Osmanlı Hanedanı içerisinde heykelini yaptıran tek padişahtı. Beylerbeyi Saray'ı önüne dikilmek üzere dökülen at üzerindeki heykeli sonradan oğlu Abdülmecid Efendi tarafından Bağlarbaşı Köşküne taşınmıştı. Ayrıca halası Adile Sultan hanedan içerisinde divanı olan tek kadın şairdi. Eşi Sadrazam Mehmed Ali Paşa muazzam derece Fransızca bilirdi. İstanbul'a ilk fotoğraf ise Abdullah biraderler tarafından Abdülaziz döneminde geldi. İlk işçi grevleri de tersane çalışanları tarafından onun döneminde yapıldı. Abdüllaziz'in halledilmesi ne sebebiyet veren hadise ise 11 Mayıs 1976'da medrese talebeleri tarafından "Müslümanlar, Hıristiyanların hakaretin uğruyor, böyle zamanda ders yapılmaz" sloganlarıyla başladı. Bu eylemler Veliaht Murad Efendi'nin sarrafı Hıristaki'nin parasal desteğiyle İstanbul başıbozuklarının ve tutucularının da katılımıyla bir tür darbeye kadar gitti. 

Abdülaziz'in abisi Sultan Abdülmecid çağdaş düşüncelere açıktı ve kadınların serbestliğinden yanaydı. Paris'te yayımlanan Debas Gazetesi ile İllustration Dergisi'ne aboneydi. Fermanla köle ticaretini yasaklayıp ve avrat pazarını yıktırmıştı. Dolmabahçe Sarayı ve yapılan bir çok köşk Osmanlı ekonomisini onun döneminde sarsmış Kırım Savaşı'nda alınan dış borç ile maliye içinden çıkılmaz bir hale girmişti. Abdülmecid dönemindeki toplam 16.540.700 liralık borç kardeşi Abdüllaziz döneminde 97.708.820 liraya çıkmış buna karşılık yıllık kamusal geliri 25 milyon lira civarında kalmıştı. Bu durumda daha sonra Duyun-i Umumiye'nin kurulmasına zemin hazırlamıştı. Saray kadınlarının masrafları da onun döneminde bir hayli artmış Avrupa modası sıkı takip edilir olmuştu. Saraylar Avrupa'dan gelen mobilyalar ile  döşenmişti. Onun dönemindeki saray masrafları Rumeli Ordusu'nun masrafindan çoktu. 

Abdülmecid Efendi'nin dedesi İkinci Mahmud radikal yeniliğin ve batılılaşmanın öncüsüydü. Portrelerini devlet dairelerine astırılmasına ferman verdiğinde döneminin şeyluhislamı bunun İslam'a mugayir olduğunu söyleyince Şeyhülislâm'a da bir portresini hediye olarak göndermişti. İkinci Mahmud ve büyük oğlu olan Sultan Abdülmecid içki kullanırdı. İkinci Mahmud kılık kıyafet konusunda da radikal adımlar atmıştı. Kızı Atiyye Sultan'a subay pantolonu giydirip saçlarını fes altında toplatarak yanında bir yaş büyük ağabeyi Abdülmecid'i verip devlet makamlarına ziyarete göndermişti. Halk İkinci Mahmud'a "gavur padişah" derdi. İkinci Mahmud'un kendisi de Fransızca öğrenmiş büyük oğlu Abdülmecid'e de öğretmişti. Batı musikisini de devlet eli ile Türkiye'ye ilk sokan İkinci Mahmud'dur. Muzıkay-ı Humayun'da Avrupa müzik bölümü kurmuştu. Asakar-i Mansure-i Muhammediyye için bir marş bestelemişti. Döneminin ünlü bestekarı İsmail Dede Efendi'yi himaye etmiş kendisinden dersler almıştı. Klasik Türk Musikisi'nde bir şed makamı olan Sultan-i Yegah, İsmail Dede Efendi tarafından İkinci Mahmud'a atfedilmişti. (Cumhuriyet döneminde Nur Yoldaş bu makamda Atilla İlhan'ın Sultanıyegah şiirini seslendirmişti eşi Ergüder Yoldaş'ın bu makamda ki bestesiyle) Çağdaşı Çar Birinci Nikola kendisine hayranlığını ifade etmişti. Bugün atasözü olarak bilinen "Ya devlet başa, ya kuzgun leşe" ve "denize düşen denize sarılır" sözleri İkinci Mahmud'a aittir. Tanzimat'ın mimarı kendisiydi. Mustafa Reşid Paşa'yı o yetiştirmişti. Avrupa'ya öğrenci göndermiş bu öğrenciler kendisinden sonra Türkiye siyasetinin öncüleri olmuştu. Askeri darbelerle tarihe geçmiş Yeniçeri Ocağı'nı Ağalar Camii'nde (Bu cami 1881'e kadar cami olarak kullanılmış, bundan sonra depo ve yemekhane olmuş ve çatısındaki kurşunları alınarak yıkılmaya terkedilmiştir. Camii 1925'te Cumhuriyet Dönemi'nde restore edilip kütüphane olmuştur) alınan kararla kaldırmayı başarmıştı. İzzet Molla hadiseyi; 
Bir zaman ehl-i fiten câmi-i Hân Ahmed'de
Bî-günah aşmış iken kullarını Hallâk'ın 

Şimdi erbâb-ı şekânın dökülüp kelleri
Meyve vaktinde yetiştik Şecer-i Vakvak'ın, beyitleriyle dile getirmişti. Yeniliklerin önündeki en büyük engelin kalktığı Vakay-i Hayriye ile yenileşme daha süratli yaşanmıştı. 

(Yenilik hareketlerinde İkinci Abdülhamid'i ayrı bir yazıda yazacağım) 

YORUM EKLE

banner160