GÜNLERDEN O GÜNLERDE

GÜNLERDEN O GÜNLERDE 

ANKARA'da, büyük bir şehirde, üstelik başkentte çok çalışması gereken, çalışkan ancak cahil bir aile içinde ve kendi ileri düşüncesine gericiliğin kanca olduğu günlerde büyümüş genç bir kız, 1979'da küçük bir ilçenin dar çevresine, ama çok sevdiğine gelin gitmiş güzeller güzeli. İki çocuğu olmuş genç bir anne. Yıl 1996. Dışarıya adım atışında, güzelliği ve güzel düşünceleri havada kalan, buharlaşıp göz yaşına dönüşüp gözlerinden akan, el becerisiyle ürettiklerini giydiğinde, bakımlılığı hevesinden kaçırılan, dedikodulardan usanmış, kulağında yankılanmış, çevresinden fırtınalı çirkin sözlere maruz kalan, pis bakışlardan içine kapanan, çocuk tacizlerinin çok olduğu günlerde ve küçük çocukları olan bir anne olarak da için için ağlayan, evvelinden baskılarla, yaşamsal sorunların birikiminde yaşama bıktırılmış, üzerine ilavelerle gücü tükenen, hassaslığı bu dünyaya fazla gelen, arada bir de olsa dışarıya çıkma ihtiyacı kabusa dönmüş, evin içine hapsolmayla bir bir umutlarından sönmüş bir güzel kadın. 1996'da İstanbul'da dokuz yıllık öğretmen olan kızkardeşi de çok hastadır o günlerde. Doktora da gitse bir türlü sebebi bulunamayan, sağ kulağının altında çocukluğundan gelen, artık dayanılmaz hale dönüşmüş ağrı, çene kemiğinde ve başında hissizlik, uyuşma, göz ve vücudundaki kasılmalar, zor konuşabilme gibi şikayetleri.. O yıl Mart ayında, çok sevdiği öğretmenlik mesleğinden, çaresizce ve bir türlü hastalığının ne olduğunun anlaşılamamasından dolayı, bir limonu dahi sıkamayacak durumdayken umudunu da kaybetmiş olarak istifa etmiş kızkardeşi. Bu günlerden bir gün, İstanbul'dan çok uzaklarda olan Hatay'ın bir ilçesinde uzun yıllar eşinin orada çalışmasının ardından ve daha sonra tayin oldukları Adana'nın bir ilçesinde yaşayan güzeller güzeli ablası telefonla arar. Ablasının sesi iyi değildir.

-Üşüyorum, dün yemeğe davetliydik, galiba midemi üşüttüm. Kusuyorum. Gelebilir misin? Hem seni de çok özledim.

-Ben de seni çok özledim. Hastayım ben de ablacığım, öğretmenlik mesleğimden bu yüzden istifa ettim. Hadi sen gel.

-Zafer'in de ateşi var, dizimde yatıyor. Duygu okulda.

-Gizem de okuldan gelecek. Doktora gittin mi ablacığım?

-Evet. Gripmişim, ilaç verildi. Sen gell. Sen gell.

Telefon kapanır. Kızkardeş elinden bir şey gelememenin huzursuzluğu içinde birden boğulur gibi hisseder. Akşam tekrar ablasını arar telefon açılmaz. Aklına kötu bir şey getirmek istemez ama içine sıkıntı düşmüştür. Ertesi günü gündüz arar yine ulaşamaz. Derin derin nefesler alır, nefes almada zorlanır, başı çok uyuşur durumdadır, bir balkona bir içeri girer, panikler. Ablasının büyük bir fotoğrafını çekmeceden çıkartır, çerçeve içine koyar. Duvara çivi çakıp asar. Ağlamaya başlar, çiviyi duvara tam çakamamaktan olsa gerek o sırada çerçeve yere düşer. Çerçevenin dağılma sesiyle irkilir, tepkisiz öylece kalır ve ağlaması durur. Yarım saat ya da bir saat sonrası, nöbette görevde olan eşinden telefon gelir. Bir derin iç çekiş vardır, telefonun iki ucunda da.

-Ölmedi de!!..

-Öldü değil mi ?

-Ablamı kaybettik değil mi?!!..

Birbirinden uzakta, uzun yıllar görüşememiş, ikisi de aynı tarihlerde çok hasta olan iki kız kardeş, üstelik çok sevdiği öğretmenlik mesleğinden bu yüzden istifa etmiş kardeş ve çok sevdiği ablası.. Genelde hep çok yorgun ve kemikleri ağrıyor olarak hatırladığı güzeller güzeli ablası.. Çok sevdiği eşinin yanındayken bile çocukluğundan eziyetli, bir türlü yüreğini dolduramayan kimsesizlik hissini, uzaklardan usulca anlaşılmak isterken, böylesi yaşamışlığını geride bırakarak, Ambulansa alındığında onun kimseleri olan Adana'nın hemşire, hasta bakıcıları ve doktorlarının ellerinde, kollarında sarmalanmıştı. Bu güzeller güzeli genç kadın "Elinka" Emel Güneş'in çok sevdiği ablası Emine Güneş Erel'di. Dünya iyisi eniştem de çok sevdiği ablamdan ayrı sadece altı ay yaşayabilmişti. Altı ay boyunca ablamın mezarına dua etmeye gitmiş ve su vermiş. Mezarlığın hemen kenarında bulunan evlerdeki çocuklara şeker ve çeşitli yiyecekler dağıtmış. Ablamla beraber gittikleri yerlere gitmiş hep. Yemek yiyemez olmuş. İki iyi insan, iki küçük çocuklarını geride bırakıp güzel günlere ulaşamadan yorgun gittiler. İkisine de rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun. Çok zor yazdım bunları. Senin hep kendin gibi güzel yüreklerde yaşamanı istediğim için yazdım. Seni hiç unutmadım. Nur içinde uyu ablacığım. Hep dualarımdasın. 

"Elinka" Emel Güneş 

25 Temmuz 2021'de, 'O Bir Kadın-United Woman' sayfasına yazdığım yazıma birkaç ilave ile..

YORUM EKLE