Hadsizliğimizle geleceğimizi karartıyoruz

Gezegenimizin üzerinde şikayet ettiğimiz ne varsa insanoğlunun hadsizliğinin eseri…

Kısacası kendimizi mutsuzluk çemberine sokan ve sonra da “doğal afet” veya “salgın” diye tanımladığımız her şeyde insan parmağı var.

Pozitif bilim insanları “sakın fosil yakıtları kullanmayın”, “suları kirletmeyin”, “bitkileri, ağaçları, hayvan türlerini yok etmeyin” diye uyarıyor.

Bunun net anlamı; Yaparsanız hasta olursunuz, çok acı çekersiniz hatta ölürsünüz!

Başına gelmeden anlamakta zorlanan insan, çok karmaşık bir beyin yapısına sahip…

Dünyayı doğru algılama, öğrenme ve uygulama biçimimizde en çok beyinden yola çıkılır.

Sayısız ölçüde bilinmezlerle dolu evrende insanın beynini kullanmaması yüzünden duygusal veya fiziksel boyutta kalan kişisel tecrübeler, sezgiler, bilginin en son sınırı kabul ediliyor.

Bu yüzden bilgiye ve bilim insanına duyulması gereken itimat, itibar ve inanç geniş kitlelere ulaşmıyor.

Teoloji alanından da sıkı uyarılar geliyor.

İslam coğrafyasında da savaş, çatışma, korku, baskı ve zalimce tutumlar artıyor.

Kutsal metinlerden yola çıkılarak bu hastalıklı tutumlardan vaz geçilmesi için ilahi emirler hatırlatılıyor.

Özü şu; Yaratıcının sistemine dokunma!

Pozitif bilimle aynı şeyi aşkın dünyanın prensipleriyle dile getiriyor.

Öldürme, vurma, kırma, yok etme… Daha da fazlası haksızlık, hadsizlik etme!

Anlaşılıyor değil mi?

Hakikatin ise tam aksi yönde tezahür ediyor. Hadsizliğimiz giderek büyüyor.

İşaretler, imalar, emareler, kesin deliller gözümüze sokuluyor… Nafile!

FELAKETLERİ ÇAĞIRIYORUZ

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, son olarak Akdeniz iklim karakterinin değiştiğine dikkat çekti.

Türkeş, “İklim değişikliğinin etkileriyle Türkiye, subtropikal iklimden tropikal iklime doğru geçiyor. Bugünkü sıcaklık rejimi neredeyse tropikal iklim koşullarına yaklaşmış durumda" dedi.

Anlamı şu: Yaz ile kış arasındaki iklim özelliklerinin farkı azalıyor.

Yağış rejimi değişiyor, ardından sel felaketleri geliyor. Sıcaklık, soğukluk, rüzgar sistemleri değişiyor.

Prof. Dr. Türkeş’in önerisi de tam olarak şu: “Enerji, ulaşım, tarım ve konutta fosil yakıt kullanmayın. Yaşam tarzınız ve tüketim alışkanlıklarınızı değiştirin. Toplu taşımı daha akıllı kullanın. Bireysel araç kullanımını azaltın. Sera gazı salınımını azaltın."

Bilim insanı bu…

Aynı gezegende yaşadığı insanları huzursuz etmek için uydurmuyor bunları…

Daha ne desin!

Sorumluluğu üzerimizden attıkça, felaketleri çağırıyoruz.

Hadsizliğimiz bu hızla sürerse, doğa haddimizi bildirmekte gecikmeyecek.

Ünlü İngiliz fizikçi Stephen Hawking’e göre insanlığı dünyadan silecek olaylar dizisinden kaçmak imkansız.

Göktaşı çarpması gibi kozmik olaylar, iklim değişikliği, genetiği değiştirilmiş virüsler veya nükleer savaşlar

Yakın zamanda bu dünyadan ayrılan Hawking, kendi bilim alanının dışındaki bu açıklamaları gazete manşetlerine çıktı.

Çok zaman geçmeden peş peşe olaylar yaşanmaya başladı.

Hawking ya haklıysa?

Sahi insanoğlu hala niye bilime itimat etmiyor?

Bilinmeyene ya düşman ya da maruz yaşayan insanların beklentisi acaba sonunun bir an önce gelmesini kolaylaştırmak mı?

Akıl çelici bu soru ve sorunlarla uğraşacağımıza; akla, mantığa uygun yaşamanın zamanı, tam zamanı…

Sağlıkla kalın.

YORUM EKLE