Sarı Öküz" hikayesi

10 ARALIK İNSAN HAKLARI  GÜNÜ SADECE BİR GÜN MÜ?
Meyve veren ağaç taşlanır atasözü sık sık kullanılan ve bize çok şey anlatan ibretlik atasözlerimizdendir.
Günlük hayatta kullandığımız bu söz elbette ki herkes için söylenebilir. Ancak günümüzde öne çıkan ve daha sık tanık olduğumuz ve insan hakkı ihlaline varan acımasız, sert hatta itibar suikastine varan sözler sarfedildiğine, yazılıp çizildiği ne tanık olmaktayız. Yaşanan bu olaylar her ne sebeple olursa olsun, kime ve neye karşı olursa olsun kişilik hakları başta olmak üzere insan hakkı ihlali oluştuğu ve bu ihllalerin sistematik hale gelmesiyle başta  insalık onurunu zedelediği ve tüm insanlığa karşı yapılmış gibi tahribat yarattığı gerçeği malesef göz ardı edilmekte. Üstelik bu hak ihlalleri topluma mal olmuş, kamu görevi yapanlara karşı daha acımasız ve daha sert olabilmekte.  Toplumda yer edinmiş olanlara karşı ister yazılı ister sözlü olarak eleştiri sınırlarını aşan, meslek onurunu zedeleyici, kişilik haklarına karşı aleni saldırıya dönüşmesi bugün insanların  doğuştan itibaren sahip olduğu vazgeçilmez, devredilemez ve dokunulmaz olarak kabul edilen bu temel haklara karşı yapılan  ihlaller malesef günümüzde hala yaşanmaya devam ediyor.  Mühim olan hak ihlallerini uzaklarda aramak, yaşanan ihlalleri kınamak, sayfalar dolusu yazmak, saatlerce konuşmak değil. Mühim olan şimdi, yanıbaşımızda   yaşanan hak ihlallerine dur diyebilmek, bu ihlallerin faili olmamak ve bu ihlalleri karşı tavır koyabilmektir. 
Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (S.A.V) bir hadisi şerifi de şöyle buyuyor. “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.” Bizler gücümüzün ettiğini yapmakla mükellefiz. 
Kişilerin haklarına karşı kimden gelirse gelsin, kime karşı yapılmış olursa olsun yapılan hak ihlallerini durdurmak, gücümüz yetmiyorsa söylemek buda mümkün değilse yanlış olduğunu kalben düşünebilmeliyiz.  Özellikle de  kamuoyu önünde olan,  halka mal olmuş şahsiyetlere karşı saldırgan, aşağılayıcı, küçük düşürücü beyanlarla kişilik haklarına yapılan saldırıların hak ihlali olduğunu, bunun insanlık suçu olduğunu ifade edenlerin eliyle yada diliyle yapılmış olması  malesef sonucu değiştirmiyor.  

 10 Aralık Dünya İnsan Halkları Gününde dünyanın neresinde olursa olsun, kime karşı yapılırsa yapılsın, kimin eliyle yapılırsa yapılsın yaşanan tüm hak ihlallerini son bulması ortak dileğimizdir.
Hakları çiğnenen kim olursa olsun 
 mazlumdur ve mağdurdur. Hele hele kamu görevi yapanların elleri kolları bağlı diye hak ihlallerine maruz kalmaları mazur görülemeyeceği gerçeğinden hareketle yapılan ihlallerin son bulması ve yaşanmaması temennimizin önünde engel de yoktur. 
Şunu çok iyi biliyoruz ki sorun sadece  hak ihlallerine maruz kalanların sorunu değildir. Bana dokunmayan bin yaşasın diyemeyiz. Her koyunun kendi bacağından asılacağını da hiç söyleyemeyiz.  Sarı öküz hikayesi herkesçe bilinir. Yarın sıranın kime geleceği belli olmaz. O halde yaşanan hak ihlallerine dur demek ortak sorumluluğumuz dur. Bu sorumluluk herkesindir. 

Biz bugün meyve veren ağaç taşlanır sözüyle yetinmeden zülfüyare dokunmak istedik. 
 Elbette ki toplumda yer edinmiş belki de kamu görevi  yapan kişilere karşı  eleştiri hakkı olmadığını söylemiyoruz. Eleştirinin de bir hak olduğunu elbette  kabul ediyoruz. Ancak salt eleştiri hakkının kullanılması kisvesi altında, üslup ve kullanılan ifadelerin yeri geldiğinde bir suikast silahına dönmesi ve hak ihlallerine neden olunduğu gerçeğini de göz ardı edilmemesi gerektiğini hatırlatıyoruz. Yaşanan hak ihlallerinin  bazen bilerek yada bilmeyerek  eleştiri sınırlarını dışına çıkmasının yarattığı tahribatın hak ihlali olduğunu gerçeğini hatırlatıyoruz.  Yapılan eleştirilerin meşruiyeti ve sınırlarının olması gerektiğini hatırdan çıkarmıyoruz. 
 Bulunduğu konumu ve  pozisyon  itibarıyla orada bulunmasını istemeyenler, varlığından rahatsız olanlar, yada öyle veya böyle tercihleri farklı olanların  eleştiri sınırlarının aştığını düşünenler tarafından söylenen o güzel  sözün bazen yeterli ve yerinde olmadığını bu günde ifade etmek sanırım anlamlı olacaktır.  Yaşanan ihlallerini meyve veren ağacın taşlanması  olarak görülmesinin  taş atanlara ortak olmak gerçeği ile karşı karşıyayız.  Taşlanmanın gerekçesi belki de kişinin   eylemleri yada eylemsizlikleri değildir. Atılan taşın gerekçesi  kişinin  bizatihi kendisi olabilir. Onun varlığıdır kabul edilemeyen.  Varlığıdır rahatsızlık veren. Varlığıdır tehdit olarak görülen. Düşünceleri, eylemleri, eylemsizlikleri yada tercihleri değildir bazen. 
 Özellikle de aktif siyaset yapıyorsanız durum daha da ciddi bir hal alır. Sarf edilen sözler, üslup daha bir sert olabilir. Ancak bu durum hak ihlali gerçeğini ortadan kaldırmaz.  Çoğu zaman hedefe konulan kişi siyasi bir kimliğe sahip ise ne yaptığı yada ne yapmadığı önemli de değildir hani.  Arayana bahane çoktur. Sözleri, suskunluğu, giyimi kuşamı, eylemleri, eylemsizlikleri, duruşu, yürüyüşü konuşması hatta duygularının yüze vurmuş halidir bazen bahane. 
Taşlar bazen üst üste gelir. Taşlanırsın, nasılsa  bağlı değildir taşlar. Hele birde bu taşları atanlar kamu adına atıyorum derse, sesi çok çıkarsa eleştiriler yıpratma ve yok etme amacına hizmet edercesine  orantısız olursa.  İşte o zaman aklımıza gelir ve dilimizden, kalemimizden dökülüverir o söz. Meyve veren ağaç taşlanır diye. 
Aynı kulvarda yürüyenler olduğu halde, aynı yerlerde bulunan başkaları da  olduğu halde, aynı yoldan geçenler, aynı sudan içenler aynı şeyleri söyleyenler olduğu halde  onca insan arasından  eğer sen isen  taşlanan işte zamanda başka bir atasözümüz dökülüverir dilimizden. "Amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek" diye.  
Eğer taşlanıyorsan varlığındandır. Taşlansan da sen adil olmaktan asla vazgeçme. Varlığın birilerini rahatsız etse de büyük kitlelerin umudu olduğunu  sakın unutma. Bazen çelik gibi sert ol. Bazen kadife kadar yumuşak. Meyven için değildir atılan her taş. Sende bilirsin  amaçlarının üzüm yemek olmadığını.
10 Aralık İnsan Hakları gününde hak ihlallerine, haksızlığa bizim sözümüz, vermeyip izleyenlere sözümüz. Sıranın bir gün kendilerine de gelmeyeceğini düşünenleredir sözümüz. Bugün ona atılan taşların yarın sana atılmayacağını mı düşünüyorsun. Sakın  "Sarı Öküz" hikayesini  unutma.

(Bekir Terzioğlu)
 

YORUM EKLE