ŞEHİRLER ARASI YOLCULUK

"NefesiMde TUTULDUM"

ŞEHİRLER ARASI YOLCULUK

Otobüs, İSTANBUL' dan MARMARİS'e hareket etmişti. Bismillah! Hani derler ya SİBİRYA soğuğu, klimadan öyle soğuk geliyordu. Gittim mi SİBİRYA'ya? Hayır!. Böylece gitmiş kadar oldum. Zaten "Derler ya"dan biliyordum. Otobüste neredeyse dört mevsim vardı. Orayı kapat! Burayı aç! Uğraş dur. Kimin kısmetine ne çıktıysa.. Bana çıkan da, yaz gününde dondurucu kış. Muavini çağıracağım, düğmeye basıyorum, düğme bozuk. Kalktım ayağa, koridora yönelmişken ansızın ısı kontrolünde buldum kendimi. Adeta SİBİRYA'dan yola çıkmışım, geldim orta bölgeye. O da ne!.. POZANTI' dayım da sanırsın ki TOROSLAR'dan esiyor. Birden "NefesiMde TUTULDUM." Ellerimi, kullaklarımı korumak için yukarı kaldırırken, aracın virajı almasıyla savruldum. Kulaklarıma ulaştıramadığım ellerimle tutunmaya yer ararken, arkaya doğru koşar adımlarla sanki AFRİKA'nın çöl sıcağına ulaşmıştım. Gittim mi AFRİKA'ya? Hayır. Onu da "Derler ya"dan biliyordum. Ben gidemedim diye herhalde o buradaydı. Kendime, "Elden bir şey gelmiyorken şimdi ne yapabilirsin?" diye sorarak, kendimin bana verdiği yanıtı mecburen hızlı değerlendirerek tercihimi POZANTI'dan yana kullandım. Acil durumlarda da kurtarabilirse şayet daha çok insanın kendi çabası kurtarıcı olabiliyor. Hayatta en duyarsızlar, görmezden gelenler birkaç haricinde sizin yakınlarınız, dibinizde olanlar ve arkadaşlarınızdır aslında.. Yanıltması da, yüzünüze gülenlerden olmalarında yatar. Onlara güvenin büyük darbe olduğunu, çoktan acı bir şekilde öğrendim ben. Komşudan da yardım isterken tokat yediğiniz, komşularınızın değiştiği bu dönemde, kendi başınızla baş başa verip elinizden geldiğince çarenizi kendinizin bulması gerektiği bir dönemdeydik. Yolculukta pek uyuyamam. Biraz dalar gibi olmuşken birden direksiyondan gelen seslenişe irkildim. DAT DARA DAT DAAAT! DARA DAT!. DAT DARA DAAAT!.. DARA DAT!.. Ardı arkası kesilmiyordu. İnsanların duyarsız olduğu yerde, genelde içimden kendimle ve sessizce cisimlerle konuşmaya başlarım. Onlara danışırım. Ben de direksiyona yüksek sesle, "Ne oluyor orada DAT DAT?!" diye seslendim. Daha sonra kızım aklıma geldi. Yanımda olsaydı dürterdi beni. Anne ya söyleme!.. Annee..  Tabii, hakkını ara diye büyüttüğümüz çocuklarımız haklarını ararken öylesine haksızlığa uğrayarak büyüdüler ki; hep birlikte haklıyken haksızlığa uğramanın mücadelesini vere vere, çocuk çoluk yorgun düştük. Bıkkınlıktan olsa gerek cisme seslenişime karşılık, çözümsüz gibi görünen sorunlar yumağında, muavinden yanıt geldi. Bir yandan otobüs kaptanının yaptığı yanlışı da örtmek istercesine, geçerli bir nedenmiş gibi ama dürüstçe "Kaptan, ULA'da oturuyor da, ailesine buradan geçtiğini haber verdi." diye ön taraftan seslendi. Son zamanlarda bir insandan, onca çaresizliğin içinde, ekmek parası kazanmaya çalışan bu gençten, içten bir yanıt gelebiliyor muşun şaşkınlığını yaşadım. Çunkü o da görevini kendince yapmak durumunda bırakılmıştı. Allah'a emanet gidiyorduk işte!. Bu yanıt ile bir an, beynimle bedenim arasındaki iletişimi toparlamaya çalışırken, bir yandan da hırka, bere ile kendimde sıcak soğuk ayarlaması için uğraşıyordum. O sırada benim tam arka koltukta bir adam telefonda yüksek sesle konuşmaya başladı. Öyle gürledi ki, Konferans Salonu'nda uluslararası sesleniyor gibiydi. Adam bangır bangır yüksek sesle konuşuyor, üstelik hapşırıyor, tepemde tıksırıyor ve elinde peçete yok. Döndüm arkama, biraz alçak sesle konuşmasını istedim. Ayrıca, "Hapşırıyorsunuz, geçmiş olsun da mendiliniz, peçeteniz yok, tükürüğünüz üzerime dökülüyor." dedim. Bir de kağıt mendil verdim. Adam bağırarak konuşmaya devam ediyorken, baktım bizim muavin de önden ortaya doğru uygun adım geliyor. Sandım ki müdahale edecek. Ama oralı olmadı. Sesten rahatsız olduğumu muavine söyledim. Tepkisiz öylece durdu. Gözlerinden kısılmış, anlaşılan o ki uykusuz ve yorgundu. Başını kaşır gibi yaptı. Arkamda halen bangırından konferans devam ediyor, araya hapşırıktan seanslar giriyordu. Muavin, "Siz müdahale edin." der gibiydi. Bir arkadaki adama, bir bana bakıp belli ki TOROSLAR'da öylece donup kalmıştı. Dayanamadım kalktım ayağa ve "Lütfen gidin arkaya, orada boş yerler var ve oradan seslenin ULUSA." dedim. Adam alar topar AFRİKA sıcağına doğru yol aldı. Muavin bana ne dese iyi, "Ben bunlarla baş edemiyorum valla. Siz bana sormadan gerekeni yapın!." Güler misin! Ağlar mısın hesabı. Tamam da ben yolcu olarak biletimi satın almışım. Aslında gerekeni vatandaş olarak biraz da sorumlulardan bekliyoruz. Sahi yapılması gerekenleri kimler duyuyor, önemsiyor ve uyguluyordu acaba!..

"Elinka" Emel Güneş               Anı: 2015 

YORUM EKLE

banner160