Bir ömür sorumluluk bilinciyle yaşamak


Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle 
buyuruyor: “Her canlı ölümü tadacaktır. Kıyamet 
günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam 
verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete 
konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya 
hayatı zaten aldatıcı şeylerden ibarettir.”1
Okuduğum hadis-i şerifte ise Sevgili 
Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Akıllı kişi, 
nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. 
Aciz kişi ise nefsinin arzu ve isteklerine uyan ve buna 
rağmen hâlâ Allah’tan iyilik temenni edendir.”2
Aziz Müminler!
Rabbimiz, hangimizin daha güzel ameller 
işleyeceğini sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır.3
Ebedi âlemde cennet muştusuna ya da cehennem 
azabına dönüşecek olan da işte bu hayat çizgisi üzerinde 
yaptıklarımız ya da ihmal edip terk ettiklerimizdir. 
Hepimiz yaşayarak görüyoruz ki zaman su gibi akıyor 
ve her geçen gün ömür sermayemiz azalıyor. Geçen her 
dakika bizi gençliğimizden uzaklaştırıp olgunluğa ve 
hatta yaşlılığa bir adım daha yaklaştırıyor. Ne zaman, 
nerede ve nasıl karşımıza çıkacağını bilemediğimiz o 
malum sona, yani ölüm ve hesap gününe doğru 
ilerliyoruz. 
Değerli Müslümanlar!
Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de “İnsan, 
kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder?”
4
buyurmaktadır. Bu ayet-i kerime, başta ömür olmak 
üzere Rabbimizin ihsan ettiği bütün nimetlerin aynı 
zamanda sorumluluk gerektirdiği hususunda bizi ikaz 
etmektedir. Şükrünü ifa etmekten aciz olduğumuz bütün
nimetler gibi ömrümüz de Rabbimizin bize bir 
emanetidir. O halde, ömrümüzü nerede ve ne uğrunda 
tükettiğimizden sorumluyuz. Sevgili Peygamberimizin 
ifadesiyle, pek çok insan sağlık ve boş vakit konusunda 
aldanmakta, bu iki eşsiz nimetin kıymetini 
bilmemektedir.5 Ancak Allah’a karşı sorumluluk 
bilinciyle geçirilen zamanlar, kazanca dönüşür ve 
sahibini hüsrandan kurtarır. Allah’a iman ve 
Resûlullah’ın sünnetine uymakla geçen hayatlar 
bereketlenir. İyilikle, ihsanla, erdemle ve güzel ahlakla 
süslenen ömürler, mamur olur. 
Kıymetli Müminler!
Rabbimizin rızasına uygun, huzurlu ve adil bir 
dünyayı imar etmek üzere gönderildiğimiz hayatımızın 
bir yılını daha geride bırakıyoruz. Takvimlerin değiştiği 
bugünler, geçmişin muhasebesini yapmak adına hepimiz 
için önemli bir imkândır. Hatalarımızı gözden geçirmek, 
günahlarımıza tevbe etmek, yeni ve doğru kararlar 
almak, hayatımızda tertemiz sayfalar açmak için 
bulunmaz bir fırsattır. Yoksa yeni yıl, dini ve ahlaki 
değerlerimizi unutarak, milli ve manevi 
hassasiyetlerimizle bağdaşmayan davranışlar 
sergileyerek karşılayacağımız bir zaman dilimi değildir. 
Aziz Müminler!
Miladi yeni bir yıla girerken kendimize soralım: 
İmanı ve Rabbimizin rızasını kazanma azmini 
hayatımızın merkezine yerleştirebildik mi? Yoksa hevâ 
ve hevesimizin peşinde mi sürüklendik? Güç ve 
kuvvetimizi, bilgi ve emeğimizi, akıl ve tecrübemizi
İslamî hakikatleri, insanî ve ahlâkî değerleri yüceltme
uğruna mı harcadık? Yoksa gündelik arzularımızı ve 
şahsi beklentilerimizi mi önceledik? Gönlümüzde 
merhamet, adalet, tevazu ve hikmete mi yer verdik? 
Yoksa kibir, riya, cimrilik ve haset hastalığına yenik mi
düştük? Rabbimizin “Ey iman edenler! İçki, kumar, 
dikili taşlar ve fal okları ancak şeytan işi birer 
pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz”
6
ilahi fermanına sadakatle bağlanabildik mi? Elimizi 
kötülüklerden çekebildik mi? Dilimizi kem sözlere 
kapatabildik mi? Zihnimizi kötü düşüncelerden 
arındırabildik mi? Kalbimizi Allah aşkıyla doldurabildik 
mi? Anne babamızın, eşimizin, çocuklarımızın haklarını 
koruyabildik mi? En son hangi yetimin başını okşadık? 
Hangi komşumuzun halini hatırını sorduk? Hangi 
yaşlının gönlünü aldık? Hangi yoksulun ihtiyacını 
giderdik? 
Kıymetli Müslümanlar!
Kalan ömrümüzü Rabbimizin rızasını 
kazandıracak iyi ve güzel işlerle donatmaya karar 
verelim. İnsan olmanın şerefli sorumluluğunu, emaneti 
yüklenmenin ağırlığını ve hesap gününün yakınlığını 
unutmayalım. Zamanımızı boşa harcamayalım. Boş ve 
yararsız işlerden uzak duralım. Hata ve yanlışlarımızdan 
dönelim. İbadetlerimizi, hayır ve hasenatımızı
çoğaltalım. İşte o zaman ömrümüzün her yılı bizim için 
gerçek bir milat, gerçek bir imkân ve ümide
dönüşecektir.

YORUM EKLE