SEVMEKTEN BORÇLU ÇIKANI GÖRMED
İM“
İsteklerini Tutsak Al, Vicdanına Tutsak Ol.İyiliğe Gücün Yetmezse, Kötülük Etme.”-Aristoteles-
-”Aman anne, sana kırk kez anlattım değil mi? Anneannem bana karışamaz. Onun ve senin üzerimdeki baskısından bıktım. Beni her gün telefonla polis gibi sorguluyorsunuz.” (-Özlem duygusu eksikliği-)
-”Bak aşkım, o işi karıştırma. Gönlüm senden başkasına artık açık değil.”(-Kız tavlama ve kandırma sanatı-)
-”Lo, burası Urfa mı sanıyon! Biz bibersiz yaşayamayız. Şöyle küçük sivri biberlerden yok mu?”(-Yemek kültürü-)
-”Bak baba eve gelmiyorum, burada bir süre kalmam gerek. Hesabımda yol param bile kalmadı. Kötüyüm, anlarsın ya.”(-Kız arkadaşının yanına gelip-)
– “Tamam aşkım, bir süre daha beraberiz, pederi ikna ettim”(-Yalancının geçici rüyası-)
-”Canım sana nasıl söylesem, aileme sakın çaktırma biriyle gizlice evlendim.”(-Güneş balçıkla sıvanır mı?-)
-”Ah be canım, bende şaşırdım. Aniden oldu, hastaneye kaldırdığımızda iş işten geçmişti.(-kimden bahsedecek diye kulak kesiliyorum ister istemez,-) Şey, sana nasıl anlatsam, sakın şok geçirme tamam mı annem, bir kızımız oldu. (-Bu kısa itirafla ben bile dona kalmıştım. Merak içinde, gencin sözünü tamamlamasını bekledim.
-”Nasıl önlem alabilirdik ki annem ya! Kapıyı açık görür görmez fırlıyordu dışarı.”
Hemen yandaki masada cep telefonuyla yapılan bu görüşmeden anladım ki sorun insan değildi. Bir dişi Hint Kedisi ve doğumuydu.
Bir süre sonra farklı bir sese kulak kabarttım.
-”Seninle dünyada bir araya gelemeyiz. Evet, imkânsız! Hayır, aşamazsın! Neden mi? Neden olacak, Sen şimdi beni bu halimle beğenmezsin.”
Konuşma enikonu ilgimi çekmişti. Hafiften sesin geldiği yana başımı çevirdiğimde, sandalyeye dayanmış iki koltuk değneği gözüme çarpmıştı. İşte o anda anlamıştım asıl sorunun ne olduğunu.
Ne zaman bir sakat çocuk görsem, ne zaman ayakkabılarını beğenmeyen ve bu nedenle ailesiyle tartışan bir genç görsem aklıma yakın bir dosttan dinlemiş olduğum aşağıdaki hikâye gelir.
“…Orta ya
şlı adamın biri ayakkabı mağazasında vitrin düzeltmektedir. 24-25 yaşlarında bir genç az ileriden vitrini seyretmektedir. Mağaza lüks değildir; ama gençlerin ve çocukların spor ayakkabı almak için sıklıkla uğradığı bir mağazadır. Mağaza sahibi vitrinde al benili bir ayakkabıyı iyi görülebilir bir şekilde yerleştirirken, ani bir hisle başını çevirir. Bakışlarını kendisini izlemekte olan genç delikanlıya yöneltir. Öyle ki genç dalgınlıkla, kendinden geçmişçesine o spor ayakkabıyı görmek için adeta vitrine yapışacak gibi bakmaktadır. Adam bu kez daha dikkatle genci inceler. O anda gerçeği fark eder. Zira delikanlının pantolonun sol kısmı, dizinin altından sonrası boştur. Ve boş olan paça rüzgârla birlikte sağa sola uçuşmaktadır. Adamın içi kıyılır. Burun damarlarının sızladığını, içinin sıkıştığını hisseder. Hemen vitrinden çıkar ve delikanlıya yaklaşmak için mağazadan çıkar. Ama utanan ve fark edilen genç oradan uzaklaşmıştır.Bir süre peşinden hızlı adımlarla gider ve seslenir:
– “Hey yy, delikanlı” diye seslenir. Ardından ekler:
-”Bu spor ayakkabıya sahip olmayı düşünür müsün?
Delikanlı ona dönerek:
– “Gerçekten çok güzeller!” dedikten sonra gülümser. “Ama benim tek bacağım yok, özürlüyüm. O ayakkabıya öylesine bakmıştım”.
Adam delikanlıya ısrarla konuşur:
– “Tek bacağının eksik olması önemli değil. Asıl eksiklik, akıl ve vicdandan yoksun olanlardır…” diye atılır adam. “Bu dünyada kim sağlam ki. Herkes özürlü ve engelli. Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı. Kiminin de aklı veya vicdanı.”
Hikâyenin sonunda mağaza sahibi kurmuş olduğu sağlıklı empatiyle, delikanlının onurunu kırmadan ayakkabıyı hediye etmişti. Mağaza sahibiyle delikanlı arasında kurulan bu insani iletişimle, delikanlı kendini özürlü hissetmemiştir. Oradan mutlu ayrılırken de;
– “Babam haklıymış!” dedi delikanlı.
Adam sordu:
-”Neden haklıymış?”
Delikanlı;
“Bacağımı askerde kaybettim. Bu nedenle sakat kaldım ve çok üzülüyordum. Şimdi anlıyorum ki bunca zaman boşuna üzmüşüm kendimi. Oysa buna hiç gerek yokmuş!”
Ve minnetle fısıldadı genç:
-”Sizi hiç unutmayacağım. Teşekkür ederim.”
Mağaza sahibi duygu yüklenmişti. Uzaklaşan delikanlıyı nemli gözlerle izlerken, sızlayan sol diz kapağını ovuşturdu.1974 Kıbrıs Barış Harekâtında kaybettiği sol bacağı dizden aşağısı bir proteze bağlıydı. Ve vatan sevgisiyle dolu yüreğini teselli eder gibi, ağrıyan dizini ovaladı. Mağazadan içeri girdiğinde tam girişte asılı tabloya gözleri takılı kaldı. Atatürk paltosuna sarılmış, karlar içinde uykudaydı. Boğazına takılan bir duygu yumağını yutkunduktan sonra yüksek sesle konuştu:
“Sevmekten borçlu çıkanı görmedim” dedi ve işine koyuldu.
Sevgi ve Sayg
ılarımla
Yorumlar
Kalan Karakter: