Etkinlikte, Atatürk’ün doğaya ve üretime verdiği önem çeşitli yönleriyle ele alınırken, programın sonunda Atatürk’ün sevdiği türküler seslendirildi ve kendisiyle ilgili şiirlerden oluşan bir dinleti gerçekleştirildi. Etkinlik saygı duruşu ve İstiklal marşının söylenmesiyle başladı.

Kaymakçı; Atatürk’ün “Doğa Merkezli Çevre Anlayışı”’na sahip bir önder olduğunu ve doğanın yaşamımızda önemi ile ilgili sözleriyle ülkemizin doğal güzelliklerine olan bağlılığını sık sık dile getirdiğini belirtmiştir. Örneğin; O’nun “Ormansız ve ağaçsız toprak vatan değildir.", "Çevreyi korumak aklın gereğidir.", "Ağaç, çiçek ve yeşillik uygarlık demektir”, “Biz doğayı korudukça o da bizi korur” sav sözleriyle çevre ve insan arasındaki güçlü bağı vurguladığına değinmiştir.
Atatürk’ün doğa ve ağaçlara olan düşkünlüğünün en belirgin örneklerinden birinin, Ankara’nın bozkır iklimini yeşillendirmek için Atatürk Orman Çiftliği’ni kurması olduğunu, Türk tarımına öncülük eden çiftliğin, tarımı canlandırmayı ve doğa sevgisini aşıladığını dile getiren Kaymakçı, bilinen başka bir örneğin de, Yalova’da kaldığı evi raylar yardımıyla kaydırarak evin yanındaki ağacın kesilmesini engellemesi ve Yürüyen Köşk efsanesinin doğmasına neden olduğuna işaret etmiştir.

Kaymakçı; Atatürk’ün insan sevgisinin de bir sonucu olarak halkının büyük bir çoğunluğunu oluşturan köylülüğü, “Milletin Efendisi Yapma” doğrultusunda gerçekleştirdiği “Tarım Devrimi” olduğunu anlatmıştır.
Kaymakçı; “Tarım Devrimi”yle “Köylüyü toprak sahibi yapmak, Köylünün örgütlenmesine ve kooperatifleşmesine yol göstermek, Köylüyü eğitmek, örnek ziraat işletmeleri kurmak, Araştırma istasyonları ve enstitüleri açarak tohumluk ve damızlık üretmek, Tarımda devlet desteğinin yasalarla güvence altına almak, Tarıma yeni teknolojileri götürmek, bol, kaliteli ve düşük maliyetli üretim yapmak” doğrultusunda uygulamalar ile bir yandan bir köylünün kalkınması sağlanırken, bir yandan da tarımsal üretimin artırıldığını anlatmıştır. Bu şekilde Türkiye’nin öncelikli olarak, un, şeker ve bez gibi üç beyaz gereksinmesinin karşılanmasında önemli adımlar atıldığını belirtmiştir.
Kaymakçı; anılan uygulamalar kapsamında özellikle Atatürk’ün köylünün toprak sahibi olması için “1 Kasım 1928, 1Kasım 1936, 1 Kasım 1937 tarihlerindeki TBMM Açış Konuşmaları” yaptığını dile getirmiştir. Kaymakçı; Atatürk’ün ”24 Ağustos, 1925 Kastamonu”,” 1 Kasım 1929, TBMM açış konuşması” ve “27 Ocak 1931, İzmir Halk Fırkası Kongresi”nde yapmış olduğu söylemleriyle de köylülüğün örgütlenmesi konusunda açık bir şekilde yönlendirme yaptığını anlatmıştır.

Atatürk’ün çağını aşan bir hümanist bir önder olduğunu anlatan Kaymakçı, Onun 1922 yılında şu sözlerini okuyarak konferansını sonlandırmıştır: “Milletler işgal ettikleri toprağın gerçek sahibi olmakla beraber beşeriyetin vekilleri olarak da o toprakta bulunurlar. O toprağın servet ve kaynaklarından kendileri istifade eder ve dolaysıyla bütün beşeriyeti istifade ettirmekle yükümlüdürler.”
Konferansın sonunda Karşıyaka Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Ufuk Yıldırım, Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı’ya plaket takdim etti. Yıldırım, plaket sunumu sırasında “Atatürk’ün doğaya ve tarıma olan bağlılığını çok güzel anlattınız. Bu değerli katkınız için size gönülden teşekkür ediyorum,” dedi.

Yorumlar
Kalan Karakter: