Büyüklerin büyüttüğü şiddet!

Çocuk ve gençler, bugün ne biliyor ve yapıyorsa büyüklerden öğrendi. Büyüklerin yaptığını tekrarlıyor.

Çünkü onlar bu dünyayı hazır buldular. 

Büyüklerin bugün şikayet ettiği her şey aslında onların geçmişte içinde yaşattıkları ve dış dünyalarına yansıttıklarından ibaret.

Şiddet de bu öğrenilmiş duygu, düşünce ve davranışların sonucudur.

Şiddetin her türlüsü insanlık dışıdır.

Korkutmak insanca bir tavır değildir.

Şiddetin hedefi ve sonucu korku aktarımıdır.

Şiddetin tarihi, yeri ve zamanı yoktur.

Aileden başlayıp yakın çevre, okul, sosyal gruplar ve nihayet dünyanın her toplumunda öğrenilip uygulanıyor.

Yarım asır içinde hayatın her alanında psikolojik, fiziki ve sosyal şiddeti görüp maruz kalan bir insan olarak son günlerde yaşadıklarımıza “kin” duyduğumu itiraf edeyim.

Öfke gibi geçici duygu değil. Bildiğiniz kin… Birine karşı öç alma isteği barındıran “düşmanlık” düzeyinde bir kin bu.

Kim olursa olsun, kime karşı yapılırsa yapılsın bu duygu gelişiyor içimde.

Başta utanç duyardım ama o kadar şiddet karşısında bunun haklı bir insani duygu olduğuna ikna oldum.

İtiraf ediyorum; şiddeti yaşam biçimine dönüştürenlere karşı beslediğim duygu ve düşünce budur,

Psikolojik şiddet, sahip olduğu otorite gücüyle şiddet, cinsiyete yönelik şiddet, fiziki güce dayalı şiddet…

Hepsi yerin dibine batsın dileklerimizin sonu gelmiyor da…

Niye batmıyor?

Çünkü şiddeti içimizde besliyoruz!

Evde, okulda ve içinde yaşadığımız toplumda…

Güce tapanlar, sessiz kalanlar, çaresizlikten maruz bırakılanlar da büyütüyor.

SON GÖRÜLENLER!

Şiddete örnekler hep görünür olanlardan geliyor.

Gazeteci Muharrem Sarıkaya’nın meslektaşına gizlenemeyen açıklıktaki şiddet uygulaması…

Aksaray’da bir ortaokulda matematik öğretmeninin, öğrenciyi sınıftan çıkararak kıyasıya dövmesi…

İkisi arasındaki fark; Sarıkaya, sahip olduğu makam gücünü kullanarak kendisinden altta olanı yok sayıyor. Öğretmen, hem statü hem de fiziki üstünlüğünü kullanıyor.

Her ikisinde de karşı tarafın şiddete karşı koyma imkan ve fırsatı yok.

İşte bu daha da acı verici…

İkisi de insanlıktan firar anları!

Pekiyi Muharrem Sarıkaya, hep böyle miydi? Şiddeti içinde gizleyen “asimetrik nezaket” sahibi bir kişi mi?

Kendinden üstün olana aşırı kibar, altta olana vahşice davranma… İşin özeti bu!

Bu makamdakilerin bu yönü olduğunu asla aklınızdan çıkarmayın. Ekrana, kameraya, gözlere yansıyanlara kanmayın.

Pekiyi öğretmenin öfkesi bugün mü patladı?

Bir öğrencinin gerçek olup olmadığı bilinmeyen bir şikayeti üzerine bu kalpsiz, acımasız, vicdansız saldırı yapılamaz.

Öğretmenler gününde “Öğretmenler kutsal değildir” başlıklı bir yazım nedeniyle hayli eleştiri almıştım.

Emek de tek başına kutsal değildir. Neye emek verdiğiniz, ne ürettiğinize de bakılır.

Öğretmen tek başına insandır. Değerlerdir onun mesleğini kutsal yapan.

Gazetecilik, özellikli bir iş koludur. Ancak bunu kötüye kullananlar bir gün mutlaka gerçek kişiliğini sergiliyor.

O halde şiddete karşıysak; hep birlikte içimizde yaşattıklarımıza dikkat edelim. Çocuklarımıza, yakınlarımıza, içinde yaşadığımız topluma tepkilerimizde “iki yüzlü” tavrımızı bırakalım.

Samimiyet, sözde değil; hayatın özünde olmalı.

Şiddeti önce içimizde beslemekten vaz geçelim.

Son söz; Değişmesini istediğimiz şeyleri içimizde yaşatarak onlara her yerde kalma hakkı tanımış oluruz.

YORUM EKLE