Hamâset sefaletin acısını unutturamaz

Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşın üzerinden 15 gün geçti.

Dünyanın geri kalan ülkelerinde bu 15 gün, asla aynı 15 gün değil.

Ukrayna halkı için acının tarifi bu yüzyılda yeniden yapıldı.

Rusya halkı için de…

Her iki ülkenin halkı da acı yaşıyor.

Dünyanın geri kalanında vicdanı olanlar.

Tatbikat” diye Ukrayna sınırlarına taşınan Rus askerleri, “haydi saldır”” emriyle şaşkın, çaresiz…

Aileleri isyanda!

Sadece “savaşa hayır!” diye slogan atmakla olmuyor.

İnsanlık tarihi boyunca ölmek veya öldürmek; nefsi müdafaa ve vatanını savunmak için meşru görülmüştür.

Buradaki meşruiyeti ve hakkaniyeti zaman gösterecek.

Belki biri haklı… Ne fark eder ki, insanlar ölüyorsa...

Hangi sebeple olursa olsun insanlığın her derde çare bulabileceği bir çağda savaşın önlenememesi sadece “akıl tutulması”yla açıklanabilir.

Ukrayna’daki bombalama, göç, yıkım ve gözyaşlarının fotoğraflarını paylaşarak hamâset yapmak asla acıyı hafifletemez.

Hamâset, her ne kadar “yüreklilik, yiğitlik” anlamı taşısa da, burada “abartılı” duygu durumunu ifade etmek için kullandığımı da belirteyim.

Hamâset adaletin ve insan onurunun yerini dolduramaz.

Hele sefalet ve acıyı asla unutturamaz.

RUSYA BİLDİĞİNİZ GİBİ

Gazeteci olarak Rusya’ya bir kez gittim. 1995 yılında 3 gün Moskova’da, 3 gün de St. Petersburg’ta kaldım.

O dönemde çalıştığım televizyon kanalında “Rusya’nın değişmeyen yüzü” diye belgesel yayınlamıştım.

Şimdi “hala bir şey değişmemiş” gafletine düşmek istemem. İşin aslı bu iletişimci için talihsizlik olur. Büyük değişim var. Ancak her değişim, iyi değişim değildir.

Değişmeyen gerçek de şu; İnsan onurunun değersizliği!

Rusya Çarlığından sonra 1721’den itibaren Avrasya ve Kuzey Amerika’ya kadar yayılan Rusya İmparatorluğu, 1917 Şubat Devrimine kadar varlığını sürdürdü. Kurulan geçici hükûmet tarafından kurulan cumhuriyetten sonra da içte ve dışta büyük trajedilerin yaşandığı ülke Rusya…

Basitçe ifade etmek gerekirse savaşlar, yeni topraklar kazanılması, sahip olduğu tarım toprakları üzerinde karıncalar gibi çalıştırılan insanların emeğinin sömürülmesi, aydınların zulme uğraması…

Rusya’yı görenler bilir; meydanlar, parklar, caddeler dev heykellerle, sembollerle doludur. Hepsi de yönetenlerin “tanrı” konumuna vurgu yapan eserlerdir.

Yapanın değeri yoktur. Haysiyet, onur, itibar gibi kavramlara yabancıdır halk. Çünkü sistem bireyi onurlandırmaya uygun değildir. Sistemle ilgili değil sorunun tamamı… Sistemi ayrıcalıklı olarak çıkarlarına kullananlarındır.

İnsan çok zalim hale dönüşebilen varlık.

Acı gerçek şu ki, insandan daha zalim bir tür asla olmayacak!

ÇOCUKLARIN VEBALİ YETER

Rusya’nın ya da Ukrayna’nın savaşının sonunu görmeden kaybeden çocuklar oldu.

İnsan hakları örgütlerinin raporlarına göre, Rusya’da savaşa karşı protesto gösterisi yapan 15 bin kişi gözaltına alındı. Aralarında çocuklar da var.

Oğullarımız savaşa yem edildi” diyen anneler tutuklandı.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Ukrayna'da çoğunluğu Polonya, Macaristan, Slovakya, Moldova ve Romanya'ya olmak üzere 1 milyondan fazla mülteci çocuğun aileleriyle birlikte evlerini terk etmek zorunda kaldığını bildirdi.

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK),  24 Şubat-9 Mart'ta yarıdan fazlası Polonya'ya olmak üzere 2 milyon 316 bin Ukraynalının komşu ülkelere geçtiğini bildirdi.

Ukrayna’dan 1 milyondan fazla çocuk yuvalarından koparıldı.

Çocuk bunlar, çocuk!

Anne ve babasıyla sıcak bir yuvadan başka bir şeye ihtiyacı olmayan çocuklar!

Savaşa katılan iki ülkenin çocukları ölüyor. Hayatta kalanların ruhu örseleniyor.

Savaş kararı verenlerin çoğunluğu büyük ihtimalle 50 yıl sonra bu dünyada olmayacak.

Bu dünyanın gelecekteki sahibi çocuklar, içinde yaşayacakları dünyayı nasıl inşa edecek?

Düşmanlık üzerine!

Şemseddin-i Tebrizî’nin sözleriyle bitirelim:

Ne diye böbürlenip büyükleniyorsun!

Doğumun bir damla su, ölümün bir avuç toprak değil mi?

Bil ki baktığın benim, aslında  gördüğüm sensin…!

YORUM EKLE