Yaptığı çağrıda şöyle dedi; ’’Yunanistan’da yaşayan Türkler, ağırlıklı olarak Batı Trakya ile Rodos ve İstanköy’de iki kesimde yaşamaktadır.
Yunanistan; din, eğitim, sosyal ve ekonomik alanlarda Batı Trakya ile Rodos ve İstanköy’de yaşayan Türklerin, Lozan Antlaşması ve diğer uluslararası antlaşmalardan verilen haklarını ihlal etmekte ve Türkleri baskı altında tutmaya çalışmaktadır.
Yunanistan’ı ülkesinde yaşamakta olan Türklerin kültürel haklarının korunması ve geliştirilmesi haklarını tanımasına çağrı yapıyoruz.’’
Dernek başkanı kaymakçı yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; ’’Türkler, ağırlıklı olarak Batı Trakya ile Rodos ve İstanköy’de iki kesimde yaşamaktadır.
Yunanistan, din, eğitim, sosyal ve ekonomik alanlarda Batı Trakya Türklerinin Lozan Antlaşması’nda verilen haklarını ihlal etmiş ve Batı Trakya Türklerini baskı altında tutmaya çalışmıştır.
Yunanistan’ın Batı Trakya Türklerine yönelik siyasetin temel amacı, bölgedeki Türkleri göçe zorlamak şeklinde olmuştur. Bu arada Türkiye’nin göçmenlere serbest geçiş vizesi vermesi Batı Trakya’daki birçok köyün boşalmasına neden olmuştur.
Yunanistan’ın Batı Trakya Türkleri üzerindeki diğer bir politikası, “Türklüklerini unutturmak” üzerine olmuştur.
Bu kapsamda Yunanistan’ın Rodos ve İstanköy adalarında yaşamakta olan Türklerin kültürel sorunları, Batı Trakya Türklerinden daha vahimdir.
1947 yılında adaları sahiplenen Yunan Devleti, 1923 yılında Lozan Barış Antlaşması imzalandığında Onikiadalar’ın İtalyan yönetimi altında bulunduğu gerekçesiyle de Rodos ve İstanköy’de yaşamakta olan Türklerin kültürel kimliklerini kabul etmemektedir.’’
Kaymakçı sözlerini şöyle sürdürdü, ’’Ancak bu tez, Lozan Antlaşması’nın 45. Maddesi’ndeki “İşbu kesim hükümleri ile 37‐44 maddelerinde Türkiye’nin Müslüman olmayan azınlıkları için sağlanan hakların, Yunanistan tarafından da, kendi topraklarında bulunan Müslüman azınlığa tanınmıştır.”maddesine aykırıdır.
Bunların yanı sıra Yunanistan’ın imzalamış olduğu”1913 Atina Antlaşmasına bağlı 3 numaralı protokol, 10 Ağustos 1920 Yunan Sevr Antlaşması, 30 Ocak 1923 Mübadele Sözleşmesi, 1926 Atina ve 1930 ve 1933 Ankara Antlaşmaları ve 1947 Paris Antlaşması” gibi uluslararası diğer antlaşmalar ile de çelişmektedir.
Anılan antlaşmalar “Yunanistan’ın bütün toprakları” için geçerli kılındığından dolayı, bugün de yürürlüktedir ve Onikida bakımından bağlayıcıdır.
Son olarak Uluslararası Adalet Divanı’nın Devletlerin antlaşmalar konusundaki Ardıllık (halefiyeti-Hakların Devri ) hakkında yapılan 1978 Viyana Sözleşmesi’nin 15.maddesi kararı da bu doğrultudadır. Karar, bir kez daha “ülke topraklarının statüsü” kavramının, antlaşmanın yapıldığı sıradaki toprakları değil, ülkenin sonradan edindiği topraklarını da kapsayacak şekilde yorumlanması gerektiğini belirtmiş bulunmaktadır.’’
Kaymakçı sözlerini şöyle noktaladı,
’’Günümüzde Rodos ve İstanköy Türklerinde;
Türk kimlikleri kabul edilmemekte ve kültürel kimlikleriyle örgütlenmeleri yasaktır.
Türk çocukların çift dillilik temelinde en azından ilköğretim düzeyinde Türkçe öğrenme hakkı yoktur.
Müslümanlık eğitimi için de engeller vardır.
Osmanlı Türklerinden kalan kültürel eserleri, zamanın tahribatına bırakılarak hoyratça yok edilmektedir.
Vakıf Malları Yönetim Kurumu üyeleri, Yunanistan’ca güdümlü bir şekilde seçilmekte ve aman zaman ortaya çıkan nefret ve baskı ortamı vardır.
Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Birleşmiş Milletler ve de Yunanistan Anayasası’ndan kaynaklı olarak Yunanistan’ın, Yunan soyu dışında Yunanistan’da yaşamakta olan bütün soyların kültürel haklarının korunması ve geliştirilmesi doğrultusunda yükümlülükleri söz konusudur.
Yunanistan’ı ülkesinde yaşamakta olan Türklerin kültürel haklarının korunması ve geliştirilmesi haklarını tanımasına çağrı yapıyoruz.
Bu haklar, insanların doğuştan gelen haklarıdır.’’
Yorumlar
Kalan Karakter: