(Nefes alır gibi başlayan, ekrandan kalkmayan bir bağımlılık.) Şehit kelimesi, trafik kazaları, orman yangınları gibi haberleri izlerken kahroluyoruz.
Ağaç ile yok olan oksijen alışverişimiz ve hayvanların yok oluşu da içimizi acıtıyor ama eskisi gibi derin hüzünler yaşamıyoruz. Kahve köşelerinde okey oynarken hükümet kuruyor, hükümet yönetiyoruz. Kitap toplama, kütüphane diyoruz ama sadece görüntüde kalıyor; gazete ve kitap okumayan bir gençliğe döndük. Gündüz televizyon programları yapımızı bozdu. Eskiden mahalle saygı kuralları vardı, şimdi apartmanda karşı komşuya selam veremiyoruz. Yolda gerçekten ihtiyacı olan bir kişiyi aracımıza alamıyoruz. Egolarımız tavan yaptı, başaranların önüne karpuz kabuğu koymayı görev addediyoruz. Her konuda bilirkişi olduk, vefa kelimesini unuttuk. Aziz Nesin yaşasaydı her hafta duygularımız ve yaşamlarımızdaki mutfak kavgasından bir roman malzemesi çıkarırdı.
Bakın yıllar önce, Havran doğumlu, Edremit ve Balıkesir'de okumuş ve Ankara'da yılın örnek gazeteciliğini yapmış, eserleri İngilizce, Farsça, Fransızca okutulan, 200'ün üzerinde şiiri bestelenmiş, şarkıları dillerimizden düşmeyen ve Balıkesir'in fahri hemşehrisi Şair Halil Soyuer şiirinde bugünümüzü şöyle anlatmış:
Dile düşmüş bir meseldir söylenir
Hastalık ölüme bahane imiş
Cumhuriyet tanıştırdı onları
GAP öğrendi Harran Urfa ne imiş
Adam mı oldular dün diz çökenler
Diz çöküp huzurda boyun bükenler
Komşuluğu düşmanlığa dökenler
Türk'ü bilmiyorlar hâlâ ne imiş
Ey Türk! Şehitliktir en son nişanın
Her yaşta vatana kurbandır canın
Bilmeyen öğrensin, İsmet Paşa’nın
Lozan'da attığı imza ne imiş
Artık bu gerçeği herkes anlasın
Karanlık basmadan işi önlesin
Atatürk'ten İnönü'den dinlesin
Cumhuriyet için kavga ne imiş
Biz böyle severiz işte sevince
Bir vücut oluruz vatan denince
Vatan tek sevgili, günü gelince
O zaman görürler sevda ne imiş.
Şair Halil SOYUER
(Haşmet Demirbil)
Yorumlar
Kalan Karakter: