Şaşıra Şaşıra Uyuduk Uyutulduk 

1993-2000 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti 9. Cumhurbaşkanı olan Süleyman DEMİREL, "YENİLEN KUL HAKKINI ne MEKKE temizler ne de TEKKE unutmayın!" demiş. Bunu, 1985'de çıkarılan İmar Affı ile yapı denetimsizliğinin olduğu 2000'e kadar olan dönemdeki binaların sömürü maksatlı alelade yapıldığı, katların önemsenmeden kafaya göre çakıldığı, çıkıldığı, benim diyen insanların kendini müteahhit gösterdiği, deniz kumundan, çöplerden hatta içinden poşetlerin döküldüğü ve kaçak binaların yapıldığı, binlerce insanın bu yüzden o yıllardaki depremlerde kaybedildiği, yardım paralarının nerelere gittiğinin belirsiz olduğu yıllar için öncelikle söylemiş olabilir. Ancak, Demirel'in döneminde de 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi yaşandı. Tarihin hataları, acıları tekrarlandı durdu maalesef. Travması yıllarca sürse de, ben ve kızım 1992 Erzincan depreminde saniye farkı ile kurtulabildiğimiz için şanslıydık. Ardından İstanbul'da, İzmir'de, nereye gittiysem yine depremleri yaşadım.. Türkiye deprem ülkesi ve alınamayan önlemler birikimi ne yazık ki.. 
Hele ki yakın tarihimizin en yıkıcı depremlerinden biri olan 06 Şubat 2023'de Hatay şehrinin de tamamına yakınının yıkıldığı Kahramanmaraş depremi, Türkiye'yi derinden sarsan, çok fazla can kaybının olduğu, pek çok ili ve çevresini yıkmış bir depremdir. 
Benim üniversite yıllarımdı 1980'lerin başı. Darbe sonrası, biz sadece okuyorduk. Gerçeklerin sunulmadığı, ansızın tehlikelerin içinde bulunduğumuz ama nedenini bilmediğimiz kargaşalar içinde geçen gençlik yılları. Aaaa.. NOLUYOR diye diye, ŞAŞIRA ŞAŞIRA yaşıyorduk. Uyutulduğumuz için uyuyorduk. 
Okuya okuya bir tek kendi alanımızla ilgili okuyarak uyutulduğumuz yıllardı o yıllar. Kendi alanımızda da biraz fazla soru sorarsak yanıtsız kalırdık. Sadece verileni alırdık. Araştırınca da içinden çıkılamayan gereksiz, karmaşık sözde bilgiler içinde kaybolurduk. Bezginlikten yorulurduk. Dünyadan ve olanlardan habersizce üniversitede okuyorduk. Farkına varıp da babama bazen olup bitenlerle ilgili soru sorduğumda sen aanaman, kurcalama, sen sadece oku, derslerine çalış aanadın mı?, derdi. Bizim dönem genelde aile büyüklerimiz ilkokul mezunu, üstelik farkındalarmış kurcaladın mı başa neler geleceğinin. Ve onlar, 1980 darbesiyle de yaşananlar ortadayken, geçmişte yaşanmış olaylar, savaşlar, zor şartlardan dolayı haklı olarak susmuşlar bizi de susturmuşlardı. Önce üniversitelerde çok çalışıp okuyarak susturulduk, uyutulduk, uyuduk. Sonra da işlerde ekmek parası için deliler gibi çalışarak sosyal faaliyetsiz ööyle uyutulduk, susturulduk. Kendimizi tanıyamadan, nerden geldiğimizi de bilemeden uyutulduk. Eve gider gitmez okul yorgunluğundan uyurduk. Dünyadan bihaber uyuyorduk. Hep aaa noldu, diye diye, ansızın başımıza gelenlere ŞAŞIRA ŞAŞIRA UYUDUK, uyutulduk. Vaktinden sonra yani geç kalınmışlıkları öğrenerek yıllarca şaşıranlar olarak yaşadık. 
Ama ne ilginçtir ki; o dönemde DIŞ DÜNYAYA UYUTULARAK ÜNİVERSİTEDE OKUMASAYMIŞIM, ÖĞRETMEN OLAMAZMIŞIM. ÇOK SEVDİĞİM ÖĞRETMENLİK MESLEĞİMİ YAPAMAZMIŞIM. Ve de EMEKLİ OLUNCA GEÇİNEMEZ DURUMDA OLUNACAĞINI BİLSEYMİŞİM.. HANGİ ŞEHİRE GİTSEM Bİ OLDURULMAMIŞLIKLA İLLAKİ KARŞILAŞILACAĞINI, HEP EKSİK KALMIŞLIĞIMIZI, meğer YAŞAYARAK ÖĞRENECEKMİŞİM. Meğer ASIL ÜNİVERSİTE O ZAMAN OKUNMUŞ OLUNUYORMUŞ.. 

"Elinka"   Emel Güneş 

YORUM EKLE