1- Akrabamızla altlı üstlü oturuyoruz. Kavgalar oldu. Huzurumuz kaçıyor. Ne yapmalıyız?
Nefslere uyulunca, isterse can ciğer kardeş olunsun. Menfeatler olduğu zamân vuruşma başlıyor. Görüşmenizi rolantiye alın, yanî mesâfeli olun.
2- Bülûğa ermemiştim, oruçlu iken su içtim. Keffâret gerekir mi?
Zaten bir şey lâzım gelmez. Velev ki bülûğa erdiniz ve susuzluk sebebi ile su içtiniz, yine keffâret gerekmez, sadece kaza gerekir.
3- Malın hayırlı olması için ne yapmalıdır?
Zekâtını vermeli, hayırlı yerlere harc etmeli ve duâya da devâm etmelidir.
4- Rahatsızlığım sebebi ile namâzda inliyorum. Namâzım bozulur mu?
Dünyâ kelâmı çıkacak olursa namâzınızı bozar. Oturarak kılın, kendinizi zorlamayın. Hatta sırtınızı bir yere dayayıp, îmâ ile kılın.
5- Üzerimde birkaç kişinin hakkı var. Helâlleşmek istiyorum. Ancak nefsim bir türlü izin vermiyor. Nasıl hareket etmeliyim?
Hâin nefs bu. Hâlbuki âhiretde bunun hesâbını verecek. (Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye)de, İbni Âbidînden alınarak naklediliyor, Bir dank [yarım gram gümüş] kul hakkı için, yediyüz defa, cemâatle kılınmış, kabûl olmuş namâzının sevâbı alınıyor, karşı tarafa veriliyor. Sevâb yok ise, karşı tarafın günâhı alınır, bu tarafa yükletilir. Dolayısıyla dünyâda nefsimize ağır da gelse bu borçdur. Bundan dünyâda kurtulmak kolaydır. Zaten Allahü teâlânın emrleri nefse zor gelir. Namâz kılmak, oruç tutmak, harâmlardan sakınmak nefse zor gelir. Bütün bunlara rağmen, üzerine gidip bunu hâlletmek lâzımdır.
Süfyân-ı Sevrî “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyuruyorlar ki: Âlimlerle münâkaşa yapma. Kıymetini düşürürsün. Âlimlerin yanına gidip gelmek rahmetdir. Âlimlerle irtibâtı kesmekten Allahü teâlâ râzı olmaz. Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir.