Edremit’e bağlı Kızılkeçili Mahallesi’nde Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği (GÜMÇED) Edremit Körfez Şubesi ve Gençlik Muhalefeti tarafından Kızılkeçili Çayı’nda HES ve baraja hayır demek için etkinlik düzenlendi. Etkinliğe Edremit Belediye Başkanı Kamil Saka’da katıldı. Kazdağları’ndan Ege Denizi’ne uzanan çay ve derelerde Hidroelektrik Santrali (HES) ve barajlar yapılacağı iddiaları üzerine çevreci ekiplerin eylemleri devam ediyor. Haziran ayında ilçeye bağlı Mehmet Alan Mahallesi’nde bir eylem gerçekleştiren Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği (GÜMÇED) Edremit Körfez Şubesi üyeleri bu kez ilçede kamp yapan Gençlik Muhalefeti üyeleri ile birlikte “Kızılkeçili Çayı’nda HES ve Baraja Hayır, Dereler Özgür Akacak” sloganı ile Kızılkeçili Mahallesi’nde bir eylem gerçekleştirdiler. Kızılkeçili Çayı kenarında toplanan çevreciler çaydan köy meydanına kadar yürüyerek meydan da basın açıklaması yaptılar. Basın açıklamasından önce gazeteci Ertuğrul Akçaylı tarafından Kazdağları adlı şiir okundu. Edremit Belediye Başkanı Kamil Saka, Belediye Meclis Üyesi Mehmet Etaş, Kızılkeçili sakinleri ve çok sayıda vatandaşında katıldığı eylemde GÜMÇED Edremit Körfez Şubesi Başkanı Mehmet Akif Öznal tarafından basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasında şöyle denildi; Kızılkeçili çayında baraj ve hes istemiyoruz. Hasanboğuldu’yu boğdurtmayacağız. Sütüven Şelalesi’ni vermeyeceğiz. Kazdağlarımıza dayatılan vahşi madencilik saldırıları yetmiyormuş gibi şimdi de tüm akarsularımıza yönelik HES ve BARAJ planlamaları ile sularımızı elimizden almak istiyorlar. 1/100 bin ölçekli bölge planında 6 adet baraj ve 10l’arca HES projesi öngörülüyor. Yani yaşam kaynaklarımızın nasıl yağmalanacağını yine birileri kapalı kapılar ardında planlıyor. Dünyanın doğal kaynakları üzerinde gittikçe büyüyen bir hakimiyet kurma amacı güden sermaye-devlet işbirliğinin son hedefi su kaynaklarıdır. Devlet eliyle suların kullanım hakkı yarım asır gibi sonuçları kestirilemeyecek zaman dilimleri için özel şirketlere devredilmektedir. Tüm canlıların yaşam hakkı olan su sanki işletilmediği sürece boşa giden bir malmış gibi şirketlere kiralanmaktadır. Baraj ya da HES, her çeşit su yapılaşmasının gereklilik ve yararlarının açık olarak tartışılması, etkilenecek halk kesimlerinin görüşünün alınması, çevresel-kültürel ve toplumsal etki değerlendirmelerinin yapılması, su yapılaşmasının şirketlerin çıkarlarına göre değil tüm canlı yaşamın ve doğanın sürdürülebilirliği temelinde projelendirilmesi, yer seçimlerinin bu kriterlere göre belirlenmesi gerekir. Aksi durumda yöredeki yaşamın olumsuz etkilenmesi kaçınılmazdır. Bir barajın yapımı mutlaka kırsal kalkınma boyutunu içermelidir. Oysa DSİ’nin hemen hiçbir yatırımında bu yaklaşım yoktur. Bizler hiçbir ekonomik değerin insanın kültürel ve tarihi geçmişinden, doğal dengenin ve canlı yaşamın en küçük parçasından daha değerli olamayacağını düşünmekteyiz. Su yaşamın kendisidir. Suyun meta haline getirilmesi sadece insanlar için değil, doğada ki tüm diğer canlılar içinde kabul edilemez. Suya erişim tüm canlılar için kutsal bir haktır. Kızılkeçili köyü Kazdağı’nın eteğinde kurulu bir çok yerleşim gibi çok güzel ve özgün özelliklere sahip bir köyümüzdür. Hayat damarı da Kızılkeçili çayıdır. Kazdağlarının pınarları ile beslenip bağrındaki Hasanboğuldu, Sütüven Şelalesi ve Çağlayan gibi özellikli su oluşumları ile denize özgür akan Kızılkeçili çayı, geçtiği her yerde tüm canlılar için yaşamın kaynağıdır.1/100 bin ölçekli bölge planında HES öngörülen, DSİ tarafından ise baraj inşa edileceği söylenen deremizi elimizden almak istiyorlar. Vermeyeceğiz. Sadece biz insanlar için değil, ağaçlar, çiçekler, kuşlar, sincaplar, börtü böcek, yani suya erişim hakkı olan tüm canlılar için deremiz özgür akacak. Sahillerimizi ikinci konut çöplüğüne çeviren yanlış uygulamalara, şimdi de bu yazlık nüfusa su lazım diyerek tüm derelerimizde baraj yapıp, içme suyu temin etmek adı altında daha büyük bir yanlış eklenmek isteniyor. Bu yanlışın bedelini ne Kızılkeçili Köyü, ne Mehmetalan Köyü ne de diğer köylerimiz ödemek zorunda değildir. Ayrıca Havran Barajı’ndan Mıhlı Çayı üzerinde planlanan baraja kadar, 7 adet baraj yapımı sadece içme suyu için olamaz. Başta altın madenleri olmak üzere yörede planlanan tüm madenlere su temin etmek, bu sürecin gizlenen ve önemli bir parçasıdır kanısındayız. Bizler ne köylülerimizin, ne de yaşamı tamamlayan diğer canlıların bu bedeli ödemeyeceğini haykırıyoruz. Verilecek suyumuz yok. Ne yazlıklara ne de madenlere! Kızılkeçili Barajı ve planlanan tüm bu barajlar yapılırsa yaratacağı mikro-klima ortamı ile 1000’e yakın bitki çeşidine (78’i endemik) sahip Kazdağı Milli Parkı da dahil olmak üzere tüm yaşam ortamımızda ekolojik denge bozulacaktır. Özellikle astım ve kalp hastaları için doğal tedavi ortamı sağlayan, temiz ve kuru havamız, aşırı nemlilik ile bu özelliğini yitirecektir. Gözbebeğimiz kutsal zeytin ağaçlarımız olumsuz etkilenecek ve zeytinciliğimiz geriye gidecektir. Sera etkisine girmesi ile dünyanın soluk alma yeri dediğimiz Edremit Körfezi’nde nefes almak bile zorlaşacaktır. Kızılkeçili Çayı’nda BARAJ’a ve HES ‘e hayır. Tamam, ama sorun sadece ve ne yazık ki bu değil. Tüm akarsularımız tehlike altında ve tümünü korumalıyız. Mıhlı Çayı, Şahin Deresi, Manastır Çayı, Kızılkeçili Çayı, Zeytinli Çayı, Eybek Çayı ve tüm akarsularımızın özgür akması için mücadele etmeliyiz. Bu da örgütlü, kararlı ve kesintisiz bir mücadele ile mümkündür. Planlanan bütün BARAJ ve HES’lerin vahşice dayatılmasına direneceğiz… Derelerimizde gece-gündüz nöbette olacağız… 22 yıldır olduğu gibi ve Gezi Parkı ile tüm Ülkeye de yayılan direniş ruhu ile yaşam alanlarımıza sahip çıkacağız… Kızılkeçili Çayı özgür akacak… Hasanboğuldu’yu boğdurtmayacağız… Sütüven Şelalesi’ni vermeyeceğiz… Su hayattır, hayatımızın karartılmasına izin vermeyeceğiz… Kazdağları’nın bin pınarı gözyaşları olmayacak”
Yorumlar
Kalan Karakter: