Torunlar yanımızda olunca isteklerin ardı arkası kesilmiyor tabii ki, özellikle de dondurma başta olmak üzere…
Edremit ve Burhaniye’nin sahillerinde, çarşılarında, pazarlarında dolaşıyoruz. Edremit’te Akçay ve Zeytinli, Burhaniye’de ise Ayaklı ve Ören sahillerinde denize giriyoruz. Bu bölgelerdeki pazar ve sahil gıda fiyatlarını sizlerle paylaşmak istedim. Ancak önce bir gözlemimi aktarmak isterim: Hava oldukça sıcak, rüzgâr adeta fön makinesinden çıkmış gibi esiyor. Eskiden bu bölgelerin denizi serinliğiyle bilinir, alışık olmayanlar suya girmekte zorlanırdı. Artık o serinlikten eser yok; deniz suyu neredeyse ılık.
İzmir’de pazarda ne fiyat varsa, burada da aşağı yukarı aynı. Domates, patlıcan, soğan, yeşillik… Her şey benzer fiyatlarda. Sadece zeytin daha ucuz diyebilirim. Dondurmanın topu ise 30-40 TL arasında değişiyor; yine İzmir’le neredeyse aynı.
Ancak beni asıl düşündüren ve sizinle paylaşmak istediğim başka bir mesele var...
Ayaklı sahilinde yürürken bir mısırcının arabasındaki kocaman yazı dikkatimi çekti: “IBAN GEÇERLİDİR.” Merak edip yaklaştım, sohbet ettim.
“Nereden aklına geldi bu yazıyı koymak?” diye sordum.
“Abi, üç yıldır IBAN’la satış yapıyorum ama bu yıl talep zirve yaptı,” dedi.
Günde kaç mısır sattığını sordum, sayı vermedi ama “20-25 satış IBAN üzerinden oluyor,” dedi.
“Her bir IBAN bir mısır mı?” diye detay sorunca, “Onu hatırlamıyorum abi,” diyerek güldü.
Sadece o mu IBAN’la satış yapıyor? Hayır. Tepside poğaça, pamuk şeker, gevrek, midye satan diğer seyyar satıcılar da artık IBAN kullanıyor. Ancak onların tabelaları yok. Fotoğrafını çekmek istedim ama izin vermedi.
“Maliyeyi de maliyeti de biliriz,” dedi. Ardından ekledi:
“Sahile gelenlerde artık nakit yok denecek kadar az. Herkes kartla, IBAN’la ödeme yapıyor. İnsanlar parasızlıktan yakınıyor. Emeğinin karşılığını alamamaktan dertli.”
Sadece satış değil, ülke ekonomisine dair analizleri de vardı. Kendi çapında bir ekonomik değerlendirme yaptı; anlatımında içtenlik vardı. O günden beri beni her gördüğünde selam verir oldu.
Bir akşam, “Nereye gidelim?” dedik. Eşim, “İskele’ye gidelim,” dedi, torunlar sevinçle “Oley!” çekti. Atladık arabaya, doğru İskele’ye. İnanılmaz kalabalıktı. Meğer Burhaniye Belediyesi’nin düzenlediği kitap etkinliği kapsamında Demokrasi Meydanı’nda konser varmış. Biz etkinliği izlerken torunlar da hemen yanındaki çocuk parkında doyasıya eğleniyordu.
Tam o sırada eşimin gözüne küçük bir kız çocuğu ilişti. Yaşı tahminen 10 civarındaydı. Önünde küçük bir masa, masanın üstünde boncuktan yapılmış bileklikler ve bir çift küpe vardı. Küçük bir sandalyeye oturmuş, utangaç ve mahcup bakışlarla satış yapıyordu.
Eşim, “Torunlara buradan bileklik alalım,” dedi. Yaklaştık. Meğer o bileklikleri kendi yapıyormuş; harçlığını çıkarmak ve ailesine yük olmamak için çalışıyormuş.
Eşim bir küpe ve dört bileklik aldı. Tanesinin 20 TL olduğunu söyledi küçük kız. 100 TL verdik, teşekkür ettik. Biz etkinliği izlemeye devam ettik, torunlar oyunlarını sürdürdü. Oysa o yaştaki bir çocuğun oyunda olması gerekirken, o çalışıyordu. Harçlık için, üretim için, hayatta kalmak için…
Sizce gerçekten “ekonomide işler tıkırında mı?”
Sağlıcakla kalın.
Yorumlar
Kalan Karakter: