Yıllar sonra hocamın söyledikleri yine ders niteliğindeydi.
- Sevgili Emel, ben bir yandan üniversitede çalışırken, bir yandan da kendi atölyemde resim yapmaya yıllarımı adadım. Sen de bilirsin ki resim yapmak hem masraflı hem de çalışırken soyutlanmış bir alan içinde, genel anlamda kendinle baş başa kalarak üretmek durumundasın. Sanatın ruhunu yansıttığımız ve izleyenlere aktarabildiğimiz, onlarla eserlerimizi buluşturduğumuz, tanıttığımız sanat etkinlikleri, sanat galerileri nefes aldığımız yerlerdir. Benim yağlı boya tablolarımın çoğu büyük ebatlarda olduğu için, aynı şehir içindeyse bile sanat sergisinin düzenleneceği alanlara ulaştırmak epey yorucu ve masraflı. Yağlı boya tablolarımı bitirdiğimde attığım imzalarımın sevincini yaşarken aynı zamanda onları, talihsiz kazalara uğramadan nasıl bir yolculuğa çıkaracağımın, sanat eserlerinin sergileneceği mekanlara ulaşıp ulaşamayacaklarının kaygısını sürekli yaşadım. Eserlerimin İstanbul'daki fuara da ulaşabilmesi için Ankara'dan araç ayarladım ve araca yüklenmesi için işçi buldum. Neyse ki İstanbul'a hasarsız ulaştılar. Yolculuk bununla bitmiyor tabii. Tabloların fuar sergi alanına taşınması gerekiyor. 'Hocam biz taşıyamayız, işçi bulmalısınız' dediler. Ankara'da yola çıkmadan önce olduğu gibi İstanbul'da da arayıp sor derken sonunda işçi buldum. Sanki savaş alanından çıkmışım gibi bir yorgunluk içindeyken tablolarımın fuarın sergi alanında yerini bulmasıyla biraz rahatlamıştım. Fuar kalabalık olmaya başlamıştı ki bu sevindiriciydi diye düşünürken, insanlar resimleri görerek, inceleyerek fikir edinmek yerine, görsel nezaket oluşturmayı da bırakıp yandaki standın takılarının cazibesine yürüdüler. Tabii ki takılara da gidecekler de resimlere bir merhabaları olsaydı bari. Bu kadar mı sanat görmezden geliniyor artık!. Hele gençler, akın akın incik boncuk standına hücum ettiler. Hayretler içinde izledim.
Durum böyle maalesef. Bir de bunun üzerine gelen Koleksiyoner şöyle demez mi;
- 'Hocam evet siz çöp toplayanları atölyenize alıp çalışmışsınız, çok beğendim eserlerinizi iyi de bunları kim alır? Torakçıları, çöpleri, çöp toplayanları yaptığınız bu yağlı boya tablolarınızı kim alır da evinin salonuna asar hocam!.
- Nasıl yani? Nasıl bu durumdayız? Şaşırdım kaldım. Ve bütün bunların arkasına tekrar işçi tutup tabloların yükleme, geri dönüş faslı..
Sevgili Emel, yaptığım masrafı da geçsem, Ankara'dan İstanbul'a binbir eziyetle yola çıkışımı mı desem, fuarda yaşadıklarımı mı desem, hüsran ki ne hüsran!!..
- Hocam, ben de şiir okumayanların, şiirsizlerin içindeyken şiirlerimi kuşların kanatlarıyla uzaklara gönderiyorum!.
("Elinka" Emel Güneş)
Yorumlar
Kalan Karakter: