İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi ve Arkeoloji Bölümü’nden 1974 yılında mezun oldu.
Liseyi bitirdiği yıl Edremit Orduevi Yazlık Bahçesinde düzenlenen mezuniyet töreninde koroda şarkı söylerken babası emekli binbaşı Emin Özkan kalp krizi geçirerek Erol’un gözleri önünde vefat etti.Erol babasını son olarak tahta sandalyeler üzerinde yatarken,ardından hastaneye götürülmek üzere ambulansa taşınırken gördü.
Erol hayata dair ilk travmasını gözlerinin önünde babasının ölümüyle yaşadı.
İki kitabı yayınlandı.Biri mesleki alanı ile ilgili SEÇİLMİŞ ÖRNEKLERLE GELENEKSEL EDREMİT EVLERİ ; bu kitapta Hacı Kabakçılar konağından Sezai Arkök evine kadar tüm eski Edremit evleri mimari özellikleriyle tanıtılmaktadır.Kitabın yayınlandığı dönemde(2015),İTÜ Mimarlık hocaları E.Özkan’ın bu kitabını öğrencilerine tavsiye etmişlerdir.ŞU EDREMİT’İN İÇİNDE adlı diğer kitabındaki tüm anı ve öykülerde Edremit aşığı Erol’u bulursunuz.Öykülerindeki tüm kişiler ve mekanlar birebir gerçektir.Zaman ve olay kurgusunda ufak tefek sapma/atlamalar bulunmaktadır.Yazının başlığı da Erol Özkan’ın bu kitabına bir göndermedir.Erol Edremit’teki çocukluk,gençlik yaşamı ile İstanbul’daki üniversite yaşamını kitabındaki öykülerde espirili bir dille özlemle anlatmaktadır.Arkadaşları Nezih Başgelen,Nuray Güner,Ali Bozoğlu,Emri Emir,sinema sevdalısı Mustafa Onaran,Vedat Bodur,Mustafa Tan,Hayati Çelik,Hıfzı Aksoy,Birsel Lemke,Murat Narin,Emir Saltıksoy,Hüseyin Tezer,Saim Yılmaz,Celal Eroğlu,kuzeni Sevil Sungur ile Edremit Lisesi sınıf arkadaşları Ali Bozoğlu,Refik Özeren,Asuman Dereevli,Mualla Ören,Cahit İnceoğlu,Naci Elbir,Muharrem Ertaş,Necmettin Doğramacı ve diğer sınıf arkadaşlarını öykülerinde görmek ve tanımak mümkün.
Erol ile 1984 yılı yazında Dokuz Eylül Gazetesinde tanıştım.Gazeteye bölgemizin arkeolojik ve turizm patansiyelini irdeleyen yazıları ile destek oluyordu.Herzaman neşeli ve enerjikti.Onun bulunduğu ortamda gerginlik ve üzüntü olamazdı,neşesiyle ortamı hemen güzelleştirirdi.Acelesi varmış gibi adeta koşarak yürürdü.Yürümesi gibi konuşması da hep hızlıydı.Her daim yanında taşıdığı sporcuların malzeme çantalarına benzeyen ve üzerinde “Adidas” yazan yeşil renkli çantasında günlük gazeteler ile birkaç parça eşya bulunurdu.Kışın giydiği uzun ve geniş yakalı nefti yeşil paltosu ile 1940’lardaki Alman ya da Çarlık Rus Ordusu subaylarının görüntüsüne bürünürdü.Gazeteye
geldiğinde herkes ile konuşur ve şakalaşır,çayını acele ile içer,ben biraz dolaşıp geleyim derdi.Her gün Edremit’in altını üstüne getirir,çıkmaz sokaklar dahil tüm sokaklarına girer çıkar,eski Edremit Evlerini tek tek fotoğraflardı.Edremit ve çevresindeki arkeolojik değerler ile tarihsel varlıkları tek tek bilir ve belgelerdi.Şehir içerisinde dağınık olarak bulunan sütunlar,taş/mermer kitabe,levha vb arkeolojik değerler Belediye Başkanı Ahmet Öner döneminde Belediye’nin desteği ile Erol Özkan ve Mimar Vedat Bodur tarafından parka taşınmış ve bugünkü Müzenin temelleri atılmıştır.Erol’un Dokuz Eylül Gazetesinin yanısıra Cumhuriyet Gazetesi ile çeşitli gazete ve dergilerde de yazıları yayınlanırdı.Uzun yıllar Cumhuriyet’e Pazar yazıları yazdı.Almanya’ya gittikten sonra yazıları her Pazar Cumhuriyet’te “Münih Mektupları” başlığı altında yayınlandı.Münih Mektuplarında hep Edremit özlemini dile getirdi. Bir dönem ünlü Pirelli Degisi’nde bölgemizin turizm ve doğa zenginliklerini anlatan yazılar yazdı.Kardeşi Esin’in adını kullanarak ta gazete ve dergilerde yazıları yayınlandı.Edremit ve çevre belediyeler ile bazı firmalara sipariş üzerine küçük kitapçık/broşür/prospektüsler hazırladı.
Erol’un yazılarına baktığımızda Edremit Körfezi merkez olmak üzere Bergama’dan Çanakkale’ye kadarki bölgenin arkeolojik ve turizm değerlerini görürüz.Yazılarında Edremit,Akçay,Ören,Kazdağları,
Erol,1990’lı yılların sonuna doğru biraz da ekonomik nedenlerden dolayı Almanya’ya gitmeye karar verdi.Daha önceleri birkaç kez gidip gelmişti.Almanya’daki postacı sevgilisi de ısrarla çağırıyordu. Ve yağmurun ince ince atıştırdığı bir sonbahar gecesi Edremit’ten ayrıldı .Vefatına kadar Münih’te değişik işlerde çalıştı.Ancak Edremit’le ilişkisini hep sıcak tuttu.Senede birkaç kez Edremit’e hep geldi.Her gelişinde Edremit,Burhaniye,Ören,Asos,
Yazının başında belirtildiği üzere Erol arkeologdu.Bergama’dan ,hatta İzmir’den Çanakkale’ye kadar olan bölgeyi adım dolaşmış ve arkeolojik değerleri yerinde tespit edip belgelemişti.Bölgemizdeki bir çok arkeolojik değerlerin envanterlere kaydedilmesinde Erol’un emeği büyüktür.1980’li yılların ikinci yarısında Antandros’un adından yeni yeni söz edilirken Erol bu tarihi kalıntının yerini işaret ediyordu.Tarih ve arkeoloji meraklılarına üşenmeden bölgemizi gezdirir ve tanınmasına öncülük ederdi. Erol Özkan yaşamını Kazdağı’na, onun dünyaca ünlü arkeolojik değerlerinin yanı sıra, gün görmemiş, değeri bilinmemiş, envanterlere bile girmemiş tarihsel varlıklarına ayırmış bir arkeologdu. Arkeoloji camiası, yazdığı kitapların ve yıllarca büyük bir özenle Pazar yazıları yazdığı Cumhuriyet Gazetesi okurlarının dışında değeri bilinmeyen, gizli bir kahramandı. Bir Kazdağı ve “Işıklar sahili” sevdalısıydı.
KAZDAĞI VE MADRA DAĞI AŞIĞI,DEĞERİ BİLİNMEMİŞ BİR DEĞER OLAN ARKEOLOG EROL ÖZKAN’I RAHMET VE ÖZLEMLE ANIYORUM.
Yorumlar
Kalan Karakter: