Yirmi gün önce Öğretmenler Günü kutlandı.
24 Kasım Öğretmenler Günü’nde başta M.Eğitim Bakanı ve siyasetçiler olmak üzere ne kadar yetkili ve etkili varsa hepsi öğretmenlerin gününü kutlamak için sıraya girdiler.Öğretmenlere çok değer verdiklerini,onlar için canla başla çalıştıklarını ve çalışmaya devam edeceklerini söylediler.Bazı kurum ve kuruluşlar da bu kutlamaya katılıp bu güne ya da haftaya özel ürünlerinden ya da hizmetlerinden indirimli yararlanabileceklerini açıkladılar.Aslında öğretmenler gününü fırsat sayıp daha fazla ürün ya da hizmet satmaya çalıştılar.
Öğretmenler,yıllarca yetkili ve etkili kişilerin her 24 Kasım’da söylediklerini bir kez daha dinlediler.25 Kasım günü her şey rutinine döndü.Öğretmenlerin,eğitim öğretimin var olan sorunlarında bir olumlu bir gelişme olmadı.Söylenen sözler,vaatler…bir yıl sonra söylenmek üzere rafa kaldırıldı.Sorunların çözümü,iyileştirmeler için içtenlikle çalışma yapan ve öğretmenlerimizi hatırlayanları tenzih ederim.
Kişisel düşüncem,her 24 Kasım,hem Bakanlık hem de öğretmenler için bir yılın değerlendirilmesi için fırsat sayılmalı.Bakanlık, bir yıl içersinde eğitim öğretimin iyileştirilmesi adına neler yaptığını,yapmak istediğini,projelerini,dünyada eğitim öğretim alanında neden alt sıralarda olduğumuzu irdeleyip bu çıkmazdan kurtulmak için neler yapılması gerektiğini hedef belirleyip projelendirerek…. bir yılın muhasebesini yapmalı.Öğretmenler ise, bir yıl içersinde eğitim öğretime katkım ne oldu,neler yaptım ya da yapamadım,öğrencilerimin gönlüne dokunabildim mi,faydalı olabildim mi,ufuklarını açabildim mi,özgüven kazanabilmeleri için motive edebildim mi,rehberlik yapabildim mi,hayata hazırlanmalarında katkıda bulunabildim mi gibi soruları kendine sorarak onlar da bir yılın muhasebesini yapmalı.
Eğitim- öğretimde bu günkü durumumuzu hepimiz biliyoruz.Sayıp dökmenin de bir anlamı yok.Milli Eğitim Bakanlığı’nın tarikatlarla,cemaatlarla,
Peki neden yıllarca eğitim-öğretim davamızı bir sisteme oturtamadık,çağın gerisinde kaldık?
Her şey yap boz.Okullardaki müfredatlar/eğitim programları,sınav sistemleri,liseye geçiş,ÖSYS sınav sistemleri,öğrenci devam/devamsızlığından öğrenci başarısına,öğretmen yetiştirmeden alımına kadar her şey,hemen hemen her iki,üç yılda değişiyor.Bakanlık ile üniversite arasında işbirliği yok.75 devlet,7 özel üniversitenin Eğitim Fakültelerinden her yıl ortalama 80 bin öğretmen adayı mezun oluyor.Bakanlık ise en fazla 15-20 bin öğretmen alımı yapıyor.Şu anda 700/800 bin civarında atamayan öğretmen adayı var.Bilgiyi veren değil,bilgiye giden yolu gösteren,aynı zamanda bir sanatçı olması gereken,sevgi ve gönül mesleğini seçen öğretmene önce Bakanlık ve toplum gereken değeri vermelidir.Öğretmen,maddi tatminin dışında önce saygınlık bekliyor,değerli olduğunu hissetmek istiyor.Çünkü onun işi öğretmek-eğitmek,malzemesi insan.maddi,manevi olarak tatmin edilmemiş,velinin ve öğrencinin şımarıklığı ve baskısı altında bunalmış durumda.Bakanlığın da pek sahip çıkmadığı öğretmene toplum olarak da gereken değerin verilmediği bilinen bir gerçek.Elbette motivasyonsuz öğretmenin eğitime yansıması bir olumsuzluk olarak karşımıza çıkıyor.Sonuç olarak okumayan,çalışmayan,
okuduğunu anlamayan,ben merkezli,sosyal medya bağımlısı,geçmişinden kopuk,milli ve evrensel değerlerin farkında olmayan bir gençlik.
Yukarıda işaret edilen sorunun cevabı elbette var.
1947-1948 yıllarında Köy Enstitülerinin kapatılmasıyla başlayan ve günümüze değin devam eden süreçte gelmiş geçmiş tüm siyasi iktidarlar,kendi dünya görüşü/ideolojisi doğrultusunda insan yetiştirmeyi hedefledi.Tüm proje,plan,program,yatırımlar hep bu hedefe yönelikti.Hatta siyasi iktidarlardan birisi“ dindar ve kindar” nesil yetiştirmek istediklerini açıkladı.(Oysa gerçek dindarlıkta “kindarlık” yoktur.Gerçek dindar kindar olamaz). Sonuç olarak esen rüzgara göre sürüklenen eğitim sistemimizle çağımızın eğitim anlayışından/yaklaşımından,

(Türk Millî Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini,1. Atatürk inkılâplarına ve Anayasanın başlangıcında İfadesini bulan Türk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlâkî, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan millî, demokratik, lâik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek;2. Beden, zihin, ahlâk, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek;3. İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak;
Böylece, bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak; öte yandan milli birlik ve bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak »e nihayet Türk Milletim çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmaktır.)Siyasi iktidarlar Kanunda açıkça belirtilen amaçlar doğrultusunda insan yetiştirmeyi hedeflemeleri gerekirken bu amaçlara ulaşmak için hedef belirlemeden imtina ettiler.
Çözüm;siyasi iktidarlar kendi dünya görüşünde insan yetiştirme hedefinden uzaklaşıp M.E.Temel Konunda belirtilen amaçlar doğrultusunda insan yetiştirmeyi hedeflemeli.Öğretmenlerin özlük hakları iyileştirilmeli,asıl toplum nezdinde eski saygınlığının kazandırılması Bakanlığın önceliği olmalı.Öğretmen alımında benim adamım yerine liyakata önem verilmeli.Çocukları seven, önceliği eğitim olan,donanımlı,yurt ve dünya güncelini takip eden,sorunlar karşısında çözüm üretebilen,entelektüel,sabırlı ve çalışkan öğretmenlerin eğitim ordusuna kazandırılması hedef olmalı.Öğretmenin iş başında ve ciddi sürekli eğitimi yine Bakanlığın önceliği olmalı.
Milli ve manevi,kültürel değerlerimizi bilen,koruyan,bu değerlerle birlikte evrensel değerleri de içselleştirmiş gençler yetiştirmek yine öncelikli hedef olmalı.Ezbere ve öğretmen anlatımına dayalı geleneksel eğitim yerine,bireyin bedensel, bilişsel,duyusal yapılarıyla bir bütün olarak ele alındığı,yetenekleri doğrultusunda çağın teknolojik/dijital ögelerinden azami faydalanarak yetiştirildiği bireysel eğitim uygulamaya konulmalı ve süreç tavizsiz takip edilmeli. Birbirine benzeyen öğrenciler yerine,farklılıklarıyla var olan ve kabul gören,tüm yeteneklerinin belirlenip değerlendirildiği,etkinliklere katılan,paylaşan,bilgiye ulaşma yollarını araştıran,yetişmiş,donanımlı gençlerin yetişmesi çağdaş eğitim için Bakanlığın birinci hedefi olmalı.
Yorumlar
Kalan Karakter: