Bir gün sol yumruğunu sıkanlar, ertesi gün sağ ellerini duaya açıyor. Dün laiklik için nutuk atanlar, bugün şeriat çağrısı yapıyor. Herkesin kıblesi değişiyor ama ne gariptir ki yön hep aynı yere dönüyor: koltuğa ve paraya.
Artık siyasette omurga aramak safdillik sayılıyor. Bugün birinin dizinin dibine oturanlar, yarın başka birinin elini eteğini öpüyor. Dün sakal bırakanlar, bugün onu tıraş ediyor. Eşini tesettüre sokanlar, hedefe ulaşamayınca aynı eşle başı açık pozlar veriyor. Bu bir değişim değil; bu, ilkesizlikle yoğrulmuş bir takiyye sanatı. Politik takla ustaları, fırdöndüler, akrobatları bile kıskandıracak manevralar yapıyor. Dönmenin, dönekliğin kitabını yazmış gibiler.
İdeoloji mi? Onlar için fikirler sadece bir araç. Ne İslam’ı layıkıyla bilirler, ne sosyalizmi, ne de milliyetçiliği. Yolun sonunda koltuk varsa, her şey mubahtır. Onur ve gurur gibi kavramlar çoktan sözlüklerinden bile silinmiş. Başlarındaki ne derse onu yaparlar. “Tek ayak üzerinde dur” dense, sorgusuz sualsiz dururlar. Çünkü sadakatleri fikre değil, kişiye, lidere, güce yöneliktir.
Bu ülkede siyaset ne yazık ki ilke ile değil, ilkesizlikle yürütülüyor. Bugün alkışladıklarını yarın yuhalıyorlar; dün düşman dediklerine bugün “kardeşim” diyorlar. Halk ise bu maskeli balonun figüranı olmaya zorlanıyor ve peşinden sürükleniyor.
Bu yozlaşmanın temelinde siyasi parti liderlerinin tercihleri yatıyor. Önseçim yerine atama yapılıyor, liyakat değil sadakat esas alınıyor. Sonuç? Siyasi bilgisi ve görgüsü olmayan, kifayetsiz ve liyakatsiz kadrolarla dolu bir siyaset sahnesi.
Ve biz… sadece seyrediyoruz. Belki alıştık, belki de artık şaşırma eşiğimizi kaybettik. Ama unutulmamalı: ilkesiz siyaset yalnızca siyasetçinin değil, halkın da çöküşüdür.
Sağlıcakla Kalın
Yorumlar
Kalan Karakter: